Christy Brown doğuştan beyin felci kurbanı bir birey. Yazar bu eserle bizi özel bireylerin; çocukluğun neşeli umursamazlığı, yetişkinliğin acısı ve hayal kırıklığı arasında asılı kalan dünyalarına bizi misafir ediyor.Christy Brown doğduğu andan itibaren kendisi ile beraber bir gerçek daha hayat buluyor. O da yaşamı boyunca başkalarına muhtaç olarak yaşayacağı gerçeği...Ama bu gerçek anne Bayan Brown' ın Christy için sevgi ve inançla evlerinin arkasına yaptırdığı odanın duvarlarına çarparak son buluyor. Bu son Christy için yeni başlangıçların öncesinde ki son oluyor. Herkes değişiyor,insanlar değişiyor, herşey biraz biraz değişiyor ama değişmeyen tek şey annesinin Christy'e olan sevgisi ve inancı oluyor. Jonathan Livingston Martı adlı eserinde , rakamlar sınırları belirler. İyinin, mükemmelin sınırları yoktur. Christy için sınırları belirleyen,azmin, mücadelenin ve sevginin sınırları yoktur diyen anne Brown' dur.Sevgi ve inanmışlık meyvesini vermeye başladığında Christy ve ailesi için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Jonathan Livingston' ın becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekamızı kullanarak kendimizi bulabilir,kendimiz olabiliriz . En önemlisi özgür olabiliriz! Uçmayı öğrenebiliriz öğretisi, Christy ve annesinde hayat buluyor.
En önemlisi eser, anne yoksa neden öksüz kalıyorsun sorusuna en güzel cevap oluyor
