"Milleti çılgın kuşlara çevirdiler, kahrolasıcalar, çılgın kuşlara."
Klio hanım için kahrolasıcalar dediği bir yanda Kayzer, öbür
yanda kendi gelini o Fransız kızıydı. Çünkü Kayzer* savaşı başlatmış, kendi gelini ise o yıllarda Anula'nın Rusya'da bulunmasına, savaş ve ayaklanma yüzünden orada hapis kalmasına,
İstanbul'daki evine dönmeyi başanncaya kadar anasından emdiği
sütün burnundan gelmesine sebep olmuştu. Ve şimdi dönmüştü
ama evi darmadağın, ninesi ölmüş, dayısının yazıhanesi kapanmış
ve İstanbul Rus mültecileriyle dolmuş olduğuna göre ne yapsındı?
Felâket. Ne yesinler? İş desen, nerde?
"Evet bre. O zamanlar savaşlar, ordular nerede karşılaşırsa
orada olurdu. Gökyüzünden milletin tepesine bomba atmazlardı.
Milleti böyle kolay kolay evsiz barksız bırakmazlardı."
Bir solukta okuyacağınız (Anı-Mektup-Günlük
Türünde olan) bir kitap. İki bölümden oluşmaktadır.