Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Selman kurnaz

Reklam
İslam’da “Hoşgörü”de vardır “Horgörü”de!
İslam’da “Hoşgörü”de vardır “Horgörü”de! Bu sebeple Müslüman, yeryüzündeki kötülükleri, zulümleri, azgınlıkları, emperyalizmi, sömürgeceliği, işgalleri, katliamları, haksızlıkları, yolsuzlukları, hırsızlıkları ahlaksızlıkları, kısaca gezegene ve insana karşı olan hiçbir gelişmeyi “hoş göremez”, tam aksine onun görevi bütün bunları “hor görmek”tir.
Yasak ahlak
Ahlak yasaktan doğmuştur ve bugüne kadar da öyle kalmıştır. Çünkü ahlak denilen şey, daima insan tabiyatında mevcut hayvani iç güdülerine karşı sınırlandırıcı ve engelleyici bir prensip olmuştur. Yasak ise hem mahiyeti hem de menşei itibarıyla dinidir. Nitekim Allah’ın “On emir”inden sekizi yasaklardan oluşur. Netice olarak denilebilir ki ahlak, dinin öbür halidir ya da İslam, varlığa ve olaylara etik bir yaklaşımın adıdır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Özgür Ahlak
Zira iyinin şartı özgürlüktür, kaba kuvvetle ve zorlamayla özgürlük bir arada olamaz. “Dinde zorlama yoktur.” (2/el-bakara,256). Aynı ilke ahlak içinde geçerlidir: zorla alıştırma doğru davranmayı dayattığında bile haddi zatında gayr-i ahlaki ve gayr-i insanidir.
Kalp gözü
Yalnızca kalbinle iyi görebilirsin. Asıl önemli olan şeyler göze görünmez.
Sayfa 71
Reklam
Hesap yapan ciddi adamlar
-Kırmızı bir beyfendinin bulunduğu bir gezegen biliyorum. Hayatında hiç çiçek koklamamış. Hiçbir yıldızı seyretmemiş. Hiç kimseyi sevmemiş. Hayatında hesap yapmaktan başka hiçbir şeyle uğraşmamış. O da tıpkı senin gibi bütün gün “Ben ciddi bir adamım! Ben ciddi bir adamım!” diye tekrarlayıp duruyor ve şişiniyor. Ama o bir adam değil, bir mantar! -Bir ne? -Mantar!
Sayfa 25
Burnunun diki
-Ama onu bağlamazsan alır başına gider, kaybolur… Arkadaşım bir kahkaha attı: Nereye gidecekmiş ki! -Bir yerlere işte. Burnunun dikine… Bunun üzerine küçük prens ciddiyetle şöyle dedi: -Benim yaşadığım yer öyle küçücük ki bir şey olmaz! Ve belki biraz daha hüzünle ekledi: -Burnunun dikine pek uzağa gidemezsin…
Sayfa 11
Bu dünyada her şeyin ne bayağı, ne beyhude, ne kirliydi!… Bu dünyada güzellik bir hayal, sezgi bir efsane, asalet ve zerafet, insanın üstünde hafif bir cilaydı.
Hafıza ve Hatırlama
Hafızanın, hatırlama ile kurulan ilişkisi sözcüklerin köklerine dikkat kesilerek de tespit edilebilir; örnek olarak hatırlama ile aynı kökten gelen hâtır, Arapça’da aynı zamanda hafıza demektir. İlginçtir ki Türkçede hem anı (hatıra) hem de anlamakın ve anlamin kökü anğ da hafıza ve hatırlamak anlamlarını içerir; unutulmamalıdır ki, ancak hatıraları olanlar hatırlar yani ancak anıları (anlamları) olanlar anlarlar; anlamlandırırlar. İnsanlaşmanın en önemli koşulu anlamlandırmaktır; öyleyse anı sahibi olmak yani bir tecrübeye, yaşanmışlığa sahip olmak, anlamlandırmak için zorunludur; anıların, tecrübelerin, yaşanmışlıkların mekanı hafıza olduğundan, ancak hem bireysel hem de toplumsal hafızaları (anıları) güçlü olanlar, olup bitene sahih bir anlam verebilirler. Son bir tespit olarak şu noktaya da işaret edilmelidir: hatırlamamız gereken kadar hatırlamamamız gereken de ya da kısaca unutmayı istemekte bir tür hatırlamadır…
Sayfa 207Kitabı okudu
Coğrafya, tembellere ve serserilere özgü bir derstir… Natal
Reklam
Şekilcilik
Grek akılcılığı yüzünden kurutulan ve yozlaştırılan İslam’ın orijinalitesinin kayboluşu vardır. Bu gerisin geriye giden hareket, İslam’ı kemikleştiren şekilcilikle (dinin ruhunu kaybedip sadece emir ve yasaklarının şekil yönüne sıkı sıkıya sarılma) de kendisini gösterir. Yaratıcılığın yerini bir konuda derinlemesine malûmat sahibi olma alır. Kılı kırk yaran şekilcilik, şerhten şerhe gitgide daha dar görüşlü ve daha gerici bir yol izler sonunda bu anlayış canlı imanı boğar ve Abbasilerin teokratik rejimini kutsallaştırıp ölümsüzleştirir. Bu duruma gelmiş bir İslam’ın artık dünyaya verebileceği hiçbir şey yoktu, o yüzden de dışarıdan yapılan saldırılara karşı güçlü bir direniş sergilemiyordu. Müslüman fikir hayatının merkezi olan Bağdat’ın 1259 yılında Mollar tarafından yerle bir edilmesi, yönleri zaten geçmişe dönük olan şekilci yobazları daha büyük kasılmaya ve içe kapanmaya sevk etti. Müslüman ümmetinin dağılmasında endişe eden bu şekilciler tek bir saplantının esiri oldular: İslam toplumunun gelenekçilik ve batıl inanç içinde hapsedip donduran o geçmişe karşı sahte bir saygı ile kurulu düzeni koruyup hükümranlığı devam ettirmek. Devamlı olarak geçmişin dar kafalı direnişine maruz durumdaki bir yenilenme imkanı ancak 19. ve 20. yüzyıllarda belirecektir.
Zengin/Fakir Nefis
İsa dedi: “Size rehberlik edenler, ‘İşte bakın, Hükümranlık göktedir’ derlerse, o zaman kuşlar sizden önde olacaklar demektir. Eğer onun denizlerde olduğunu söylerlerse size, o zaman balıklar sizin önünüze geçecekler. Oysa İlahi Hükümranlık sizin hem içinizde hem de sizin dışınızdadır. Siz nefsinizi bildiğiniz zaman, siz de bilinmiş olacaksınız. Ve o zaman anlayacaksınız ki sizler Yaşayan (Hayy) Baba’nın oğullarısınız. Bunun aksine, eğer siz nefsinizi bilmeyecek olursanız, bu demektir ki siz fakirlik içindesiniz, hatta siz fakirliğin ta kendisisiniz.
Üretmek ve bitirip büyütmek, sahiplenmeden büyütmek, hiçbir şey beklemeden davranmak, zorlanmadan yola koyulmak, En yüce fazilet işte budur.
Size ey rahipler, dört kutsal hakikati soyleyecegim: Ey rahipler, işte acının hakikati: Doğum acıdır, hastalık acıdır, ölüm acıdır, sevdiğinden ayrılmak acıdır, arzu edilen şeye ulaşamamak acıdır. Ey rahipler, işte acının kaynağındaki hakikat: Susuzluktur bu… orada, burada tatmin arayan susuzluk: Yani duyguların hazlarının susuzluğu, “ben”in varlığının susuzluğu, değişme susuzluğu ve değişmeme susuzluğu. Ey rahipler işte acının giderilmesinin hakikati: Susuzluğun kökünün kazınmasıdır bu. Arzu duymama, kurtulma, vazgeçmedir. Ey rahipler, işte yine acıyı gidermeye götüren yolun hakikati: Bu yol sekiz şeritli bir yoldur ki buna hadiseleri değerlendirmede, niyette, sözde, işte, yaşama tarzında, gayrette, uyanıklıkta ve iç aydınlanmasında hakkaniyetli olmak adı verilir. Acı konusundaki hakikat işte budur. Böylece, ey rahipler, şimdiye kadar bilinmeyen bütün şeyler üzerine gözlerim açıldı ve bende bilgi, hikmet, iç aydınlanması zahir oldu. Buda Benares Vaazı
İnsanlar bir toplum olarak hayatlarına devam ettikleri müddetce ferdin tek başına mütalâa edilmesi imkan dışıdır.
187 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.