Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kübram

Sabitlenmiş gönderi
"İnsanın kendi işini bilmesi, başkalarının işlerine karışmaması yeter de artar bile. Benim işim beni sürekli meşgul ediyor zaten. Size iyi akşamlar beyler!"
Reklam
" Her günüm birbirinin aynısı mı ki! Bir şey akla yatkın gibi gelirse bunu söylerim. Ve işte tam da bu şekilde, herkesin aksine ben özgür kalabiliyorum." "Tutarlılığın aptalca olanı, küçük zihinlerin saplantısıdır. Küçük devlet adamları, filozoflar ve papazlar bunları pek sever."
Yalnızlığınızın satiridir, onun hakikatlerinin ve taşkınlıklarının berisinde yaşamanızı affetmez; histerisini, varını yoğunu onunla paylaşmanızı ister; bunu size dayatmak ve sizi tanınmaz hale getirmek ister. Bir inanç tarafından ele geçirilip onu ötekilere iletmeye çalışmayan insan, selâmet saplantısının hayatı soluksuz bıraktığı bir yer olan yeryüzüne yabancı bir olaydır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kübram tekrar paylaştı.
Küçük hanımlar, küçük beyler... Sizler hepiniz, geleceğin bir gülü, yıldızı, bir bahtının aydınlığısınız. Memleketi asıl aydınlığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız!
Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk
"Ne olmuş yani?" diye cevap verdi adam. "Daha zeki ve deneyimli olmuşsam ne yapabilirim? Sana karşı değişmedim ya." Kız kafasını salladı. "Değiştim mi?" "Bizim sözümüz eski bir söz. İkimiz de fakirken ve bundan gocunrnazken verdik bu sözü, çalışarak çabalayarak iyileştirecektik halimizi. Ama sen değiştin. Bu sözü verdiğimizde farklı bir adamdın." "Küçük bir oğlandım," dedi adam sabırsızca. "Kendin de biliyorsun ki eskiden olduğun insan değilsin," diye karşılık verdi kız. "Ben değişmedim. Kalplerimiz birken mutluyduk, şimdi iki farklı insanken mutsuzuz. Bunu ne sıklıkla, nasıl ciddiyetle düşündüğümü söylemesem de olur. Düşünmüş olmam yeter, bu yüzden seni azat ediyorum." "Azat edilmeyi istedim mi hiç?" "Kelimelerinle hayır, asla." "Neyle peki?" "Farklı bir kişilikle, değişik bir ruhla, farklı yaşam tarzınla, başka bir umudun peşinde oluşunla. Sana olan sevgimi tartıp ona değer ya da paha biçen her şeyle. Yaşadıklarımız olmasa," dedi kız yumuşak ama kendinden emin bir tavırla, "peşime düşer, kalbimi kazanmaya çalışır mıydın yine de? Hiç sanmıyorum."
Reklam
Dünyadan çok korkuyorsun," dedi kız hafifçe. " "Diğer tüm umutların, dünyanın fakirlere reva gördüğü ayıplamadan kaçabilme umuduna yenildi. En büyük tutkun olan kazanç seni tamamen avucuna alana kadar daha asil emellerinin birer birer yok olduğunu gördüm. Haksız mıyım?"
Daha büyüktü şimdi, yine de ömrünün baharındaydı.
Yüzü sonraki yılların getireceği sertliğe ve kırışıklıklara henüz sahip değildi ama tamahkarlık izleri taşımaya başlamıştı. İçine kök salmaya başlamış tutkuyu belli eden, filizlenen ağacın gölgesinin nereye düşeceğini gösteren hırslı, hevesli, huzursuz bir bakış yerleşmişti gözlerine.
"Şu dünyanın adaletine bak!" dedi adam. "Dünyada fakirlerden daha hakir görülen kimse yok ama hiçbir şey zenginlik peşinde koşmak kadar şiddetle kınanmıyor!"
"Yolu hatırlıyor musun?" diye sordu hayalet. "Hatırlamak mı?" diye haykırdı Scrooge coşkuyla. "Gözüm kapalı giderim o yolu ben!" "Bunca yıl hiç hatırlamaman garip!" dedi hayalet. "Haydi, yolu göster."
Hayır, senin geçmişinin.
buraya neden geldiğini sordu. "Senin iyiliğin için!" diye cevap verdi hayalet. Scrooge minnettar olduğunu söyledi ama bölünmemiş bir gece uykusunun daha çok işine yarayacağını düşünmeden edemedi. Hayalet onun düşüncelerini duymuş olacak, "Seni doğru yola sokmak için diyeyim o zaman. Dinlesen iyi edersin!" dedi
Reklam
"O dünyevi ellerinle benim saçtığım ışığı söndürmeye bu kadar mı heveslisin? Tutkuları yüzünden bu başlığın var olmasına ve başlığımı yüzyıllardır kafamdan çıkaramamama sebep olan insanlardan olman yetmedi mi?"
Düşündü de düşündü, düşündükçe düşündü fakat bu işten hiçbir şey anlamadı. Ne kadar düşünse aklı o kadar allak bullak oluyordu; düşünmemeye ne kadar çalışsa bir o kadar fazla düşünüyordu. Marley'nin hayaleti canını çok sıkmıştı. Ne zaman bir karara varıp hepsinin rüya olduğunu kendine telkin etse, aklı bırakılan sert bir yay gibi tekrar başa dönüp aynı soruyu soruyordu: "Rüya mıydı, değil miydi?
"Bu mümkün olamaz," dedi Scrooge. "Tüm gün ve gece uyumuş olamam ya. Güneşin başına bir şeyler gelmiş ve saat öğlen on ikiyi vuruyor da olamaz!
Ayaz -12 ;))
"Mesele başka, ruh. Bizi mutlu etmek de mutsuz kılmak da onun elinde; yaptığımız işi ister ağırlaştırır ister hafifleştirir, ister zevkli ister ıstıraplı hale getirir. Onun gücü, sözleri ile davranışlarında yatıyor, öylesine küçücük detaylarda ki hesabını tutabilmek mümkün değil. Oysa verdiği mutluluk bir servet harcamışçasına büyük."
"Senin de görebildiğin bir şekle nasıl büründüm hiç bilmem. Pek çok gün yanında görürımeden oturmuşluğum var oysa." *** "Benim kefaretirnin hafif bir yanı yok," diye devam etti hayalet. "Bu gece buraya gelmemin amacı seni uyarmak, benim kaderimden kaçmak için bir umudun olduğunu, hala şansın olduğunu söylemek. Bu şans ve umudu sana ben vereceğim Ebenezer." *** İs-istemem öyleyse," dedi Scrooge. "Onlar sana görünmezse benim izlemek zorunda olduğum yoldan kurtulamazsın. Yarın çanlar biri çalarken ilkini göreceksin."
Hızlı mı yol alıyorsun?" "Rüzgarın kanatlarında," *** "Tutsak, eli kolu bağlı ve zincirlere vurulmuş halde," *** "Benim işim insaniyet, toplum refahı, yardımseverlik, inayet, hoşgörü ve cömertlik olmalıydı. Mesleğim, saydığım işlerin uçsuz bucaksız denizinde bir damla suydu sadece!"
1.018 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.