Biz, olmadığımız şeyiz, hayat kısa ve hazin. Gecenin içinde dalgaların sesi, gecenin
kendi sesidir; ve kim bilir kaç insan ruhunun derinlerinde duymuştur onun, derinlerde
çoğalan boğuk köpük sesleriyle yankılandığını, karanlıkta paramparça olan umut gibi! Elde
edenler ne çok gözyaşı döktü, başaranlar ne çok gözyaşı yitirdi! Deniz kıyısında gezinirken
gecenin sırrını, uçurumun içyüzünü gördüm bütün bunlarda. Ne çok insanız yaşayan, ne
çoğuz kendini kandıran! Bu varoluş gecesinde, heyecanını algıladığımız şu kıyılarda, hangi
denizlerdir içimizde yankılanan! Yitirilmiş olan, istenmiş olması gereken, yanlışlıkla elde
edilen ve kazanılan şey; sevip yitirdiğimiz, yitirdikten ve sırf bunun için sevdikten sonra ilk
başta sevmediğimizi fark ettiğimiz şey; düşündüğümüzü sanırken hissettiğimiz şey; bir anı
olduğu halde heyecan sandığımız şey; deniz kıyısındaki gece gezintim sürmekteyken
gecenin en derin yerinden olanca heybetiyle, gürültüyle gelen, kumsala narin köpükler saçan
taze okyanus...