Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ensar.

Ensar.
@EcrasezLinfame
Not defteri olarak kullanıyorum burayı. Kendimden bahsediyorum, sadece kendimden. youtu.be/UlwxGUv2nHY
Istanbul
307 okur puanı
Temmuz 2015 tarihinde katıldı
There is no happiness in comfort: happiness is bought with suffering. ...There's no injustice here, because the knowledge of life and consciousness (that is, that which is felt immediately with your body and spirit, that is through the whole vital process of life) is acquired by experience pro and contra, which one must take upon one's self.
The notebooks, p.188
Reklam
...tüm ilişkilerim, yalnızca sıkıntıyla doluydu ve bu sıkıntıyı atlatmak için var gücümle şaklabanlıklar yapar, tersine güçsüz düşer ve bildiğim az sayıdaki insan yüzünü, onlara benzeyen yüzleri bile, yolda gördüğümde bile, irkilir, bir an gözümün önü kararmışçasına rahatsız bir titremeye kapılır gibi olurdum. İnsanların beni sevdiğini bilsem bile, insanları sevmek yeteneğim sanırım yoktu. (Aslında, dünyadaki insanların 'sevgi' yeteneklerinin olup olmadığı konusunda şüphelerim var). O hâlimle 'gerçek dost' edinebilmem mümkün değildi, üstelik benim 'ziyaret' yeteneğim de yoktu. Başka insanların evlerinin kapısı, benim için, bir tür ilahi komedya cehenneminin kapısından daha fazla iç karartıcıydı.
Şu an ben ne mutluyum ne de mutsuz. Sadece her şey geçip gidiyor. Benim şimdiye kadar pandomim sayesinde yaşamayı sürdürdüğüm bu 'İnsan' dünyasında, gerçek olduğunu düşündüğüm tek şey bu. Sadece her şey geçip gidiyor. Bu sene 37 yaşında olacağım. Saçlarımdaki aklar iyice çoğaldı diye insanlar beni kırkımı geçtim sanıyor.
Sayfa 116Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Zayıf insanlar mutluluktan bile korkarlar. İplikle bile yaralanırlar. Bazen, mutluluk da insanı yaralayabilir.
Yani, her ne zaman olduysa tek bir gerçek söz bile söyleyemeyen bir çocuk hâline gelmiştim.
Reklam
Sanki on belayı sırtımda taşıyordum da, bunlardan birini bile yanımdaki insan üstlenecek olsa, o tek bir bela bile onun canına mal olacakmış gibi gelirdi.
Yıkıcılık.
Özgürlükten korkan modern insanın otoriterliĝe, konformizme veya yıkıcılıĝa kaçıp sıĝındıĝını ileri sürüyordu. Fromm, Freudcu kuramdan saparak nevrozu baskıcı bir toplumun ahlaki bir sorunu olarak görüyordu. "Yıkıcılık yaşanmamış hayatın sonucudur." diye yazmıştı.
Sayfa 156 - SonsözKitabı okudu
Mutlu olmak yeteneksizliği
Bu boșluk, bu uzaklık bu mutlu olmak yeteneksizliği nereden kaynaklanıyordu, neyi vardı șu anda?
Sayfa 181Kitabı okudu
Bilgi bir başkasına aktarılabilir, bilgelikse hayır.
Bilgelik bir başkasına anlatılamaz; bir bilgenin başkalarına anlatmaya çalıştığı bilgelik aptalca bir şey gibi gelir kulağa.
Sayfa 139Kitabı okudu
Dünya, dostum Govinda, mükemmellikten yoksun ya da mükemmellik yolunda ağır ağır ilerliyor değildir; hayır, her an mükemmeldir o, tüm günahlar bağışlanmayı, tüm küçük çocuklar yaşlıyı, tüm bebekler ölümü, tüm ölenler sonsuz yaşamı kendi içinde taşır. Hiç kimse bir başkasının yürüdüğü yolda ne kadar ilerlemiş olduğunu göremez, haydutların ve zar atıp kumar oynayanların içinde bekleyen bir Buddha, Brahmanların içinde bekleyen bir haydut vardır.
Sayfa 140Kitabı okudu
Reklam
Her şey tek ve bir şeydir.
Dinle: Hiçbir gerçek yoktur ki, karşıtı da gerçek olmasın! Yani şöyle: Bir gerçek ancak ter taraflıysa dile getirilip dökülebilir. Düşüncelerle düşünülüp sözcüklerle söylenebilen ne varsa tek taraflıdır, hepsi terk taraflı, hepsi yarım, hepsi bütünlükten, mükemmellikten ve birlikten yoksun. Ulu Gotama öğrencilerine dünyadan söz açarken, çile ve esenlik diye ikiye ayırdı. Başka türlüsü olanaksızdır, öğretmek isteyen birinin izleyeceği başka yol yoktur. Ancak dünyanın kendisi, gerek çevremizdeki, gerek içimizdeki varlık asla tek taraflı değildir. Asla bir insan ya da bir eylem tümüyle Sansara, tümüyle Nirvana değildir, asla bir insan tümüyle kutsal ya da tümüyle günâhkar olamaz. Böyle gibi görünmesi yanılmamızdan, zamana gerçek bir nesne gibi bakmamızdandır. Zaman gerçek değildir, Govinda, ben sık sık yaşadım bunu. Zaman da gerçek değilse, dünya ile sonsuzluk, acı ile mutluluk, kötü ile iyi arasında var gibi görünen çizgi de bir yanılgıdan başka bir şey değildir.
Sayfa 140Kitabı okudu
Her şey tek ve bir şeydir.
Bu, her an, yaşamın ortasında birlik düşüncesini düşünebilme ve nefesle içine çekebilme konusunda ruhta her an var olan eğilimden başka bir şey değildi. Yavaş yavaş bu sezgi Siddharta'nın içinde tomurcuklanıyor, Vasudeva'nın yaşlı çocuk yüzünde ışıl ışıl yansıyordu: Uyum, dünyanın ezeli ve ebedi mükemmelliğinin bilinci, gülümseme, birlik.
Sayfa 129Kitabı okudu
Baskı/Yasak.
Panayırda, akrobasi, dans ve canbazlık gösterilerinin arasına tiyatro ilk kez 1690’larda girmiş, giderek sakıncalı bulunarak, önce 1703’de uzun ve konulu oyunlar yasaklanarak, yalnızca bağımsız skeçlere izin verilmiş, ancak oynanan bağımsız skeçler arasında ilişkiler olduğu tesbit edilerek, 1704’de bu ve benzeri skeçler yasaklanmış, bununla da doyuma ulaşılamamış ki, 22 Şubat 1707’de diyalog yasaklanmış. Panayırcılar hemen, diyalogsuz bir tiyatro biçimi bulmuşlar: bir tek oyuncunun konuştuğu tiyatro! Ortada bir diyalog yok, adam kendi kendine konuşuyor. Monolog böylece icad olunmuş. O da yasaklanınca, 1710’da bir oyuncu sahnede cebinden katlanmış bir karton çıkarıp, üstüne yazılı cümleyi izleyiciye göstermiş. Bunu bir teknik olarak Lesage geliştirmiş ve kullanmış. Pandomim de bu yasaklardan doğmuş.
"öteki"
Tarih tekerrür eder eder, çünkü genom tekerrür eder. Ve genom tekerrür eder çünkü tarih tekerrür eder. İnsanlık tarihine yön veren dürtüleri, hırsları, hayalleri ve arzuları tașıyan genomları seçmiștir. Türümüze özgü bazı en muhteșem nitelikleri, bu kendini besleyen döngüye borçluyuz. Fakat bazı en illet niteliklerimiz de aynı döngünün bir sonucudur. Bu döngüden kaçmaya çalıșmak, kendimizden çok fazla șey beklemek olur, ama iç mantığının farkında olup varacağı yerleri sorgulayabilirsek, zayıfı güçlünün iradesi altında ezilmekten, "mutant"ı "normal" tarafından yok edilmekten koruyabiliriz.
Sayfa 496Kitabı okudu
Her genetik "hastalık", organizmanın genomuyla çevresi arasındaki bir uyumsuzluğun sonucudur. Bazı durumlarda bir hastalığı hafifletmenin yolu, çevreyi organizmanın biçimine uydurmaktan geçer (cüceliği olanlara alternatif mimariler inșa etmek; otizmli çocuklara alternatif eğitim seçenekleri sunmak). Bazı durumlarda çare genleri çevreye uydurmaktır. Bazı durumlardaysa her ikisi de ișe yaramaz: çoğu zaman çevre koșulları değiștirilmeye bu kadar müsait olduğu halde hastalığın çözümünü illa genlerde aramak, yașadığımız çağın tuhaf yanılgılarından biridir.
Sayfa 495Kitabı okudu
636 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.