"Kancadan bir eli vardı sanki. Eski zaman masallarındaki korsanların elleri gibi. Kanca elli bir deli. Bu kanca bir erkeğin bileğinin ucunda sallandığında ona güç katabilir ama eğer bir kadının bileğindeyse... herkesi tiksindirir."
Kasıklarımda mağara gibi büyük bir yara.
Doğurmakla öldürmek arasında uzun ince bir ip.
Delirmekle yemek pişirmek arasında kısa kalın bir kalas.
Gidip geliyorum.
Gidip geliyorum.
Her adımda bir şey eziyorum.
Şimdi o şeyi üzerine kusacağım.
Şimdi o şeyle gözlerini oyacağım
Şimdi bak... iyi bak... ben o şey olacağım.
..."Yerini bulamama"nın azabını bütün teferruatıyla duymakta idi. Bu his herhangi bir işsizliğin verdiği can sıkıntısı veya endişeye benzemiyor, insanı gözle görülür bir şekilde eziyor ve yavaş yavaş, hayatta lüzumsuz olduğu kanaatini uyandırıyordu. Kendinde her şeyi yapabilecek kuvveti görmek, sonra yapılacak hiçbir şey bulamamak... Tükenmek bilmez bir sabırla bir meçhulü beklemek... Nihayet bütün bunları sisli bir havadaki ağaçlar gibi belli belirsiz, karışık bir şekilde hissetmek... Bu, uzun zaman dayanılır şeylerden değildi.
Yaptığın her işte doğru düşüncelerden beklendiği gibi hareket edemezsen karamsarlığa, umutsuzluğa kapılma, mağlup edilmiş gibi hissetme; yaptıkların ters teperse yeniden başla, insanlara layık eylemlerin çoğunluktaysa bundan memnun ol.