Saygı dediğimiz şey, adına pazarlık yapılacak bir şey değildir. Saygı her insanın diğerine sunduğu bir hediyedir. Eğer belirli şartlar altında saygı göstermeyi kabul ederseniz hiçbir yere ulaşamazsınız. Saygıyı taktik icabı kullanamazsınız. İyiliğin, güzelliğin bir başka ifadesidir saygı.
Ne yazık ki, hislerini yansıtacak daha iyi bir yol bulamadılar ve benim söylediklerimi, olsa olsa kadın ruhunu çok ucuz ve rastgele yöntemlerle ele geçirebileceğini sanan bekar erkeklerin söyleyebileceğini öne sürdüler. Bu itham beni yeterince rahatsız etmişti ki, Alman bayanın ateşe körükle giderek, kadınları gerçek kadınlar ve doğuştan fahişe ruhlu olanlar diye ikiye ayırmadı ve Madam Henriette’yi ikinci tür kadınlardan sayması sabrımı iyice taşırdı. Bir kadının bazı zamanlar kendi iradesinin ve yargı gücünün ötesinde gelişen birtakım gizli güçlerin esiri olabileceği gerçeğini reddetmenin, aslında kendi içgüdülerimizi ve doğamızdaki şeytani unsurları bastırman adına gösterdiğimiz bir refleks olduğunu, pek çok insanın böyle yaparak kendimi daha güçlü, temiz ve “kolay baştan çıkarılanlar”dan daha ahlaklı hissetme keyfine ulaştığını söyledim. Kişisel olarak, bir kadının, kendi içgüdülerini özgürce ve tutkuyla takip etmesini, pek çok kadının yaptığı gibi kolları arasında bulunduğu kocasını gözleri kapalı aldatmasından daha onurlu bulduğumu da ekledim.
Sonra, anlatması çok güç olan korkunç bir şey oldu, çünkü böyle üzüntülü anlarda, insan doğasına çöken gerginlik onun üzerinde öyle acılı bir etki yapar ki, bu ne resimlerle ne de sözcüklerle aynı yıldırım hızıyla tasvir edilebilir.
Gözlemleri çok iyi ve yerinde, bu kabiliyeti edebiyat ustalığıyla birleştirmek zor iş! Yazar, her şeyi yerinde yapmış; okuyucu kopamıyor.. En azından bende öyle oldu.
Fakat sen kimsin ki benim için? Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?"