Bir kadın dünyayı aydınlatmak için ışık oldu ama söndürmek için ellerinden geleni yaptılar.
Bir kadın dünyayı daha güzel bir yer yapmak için canını ortaya koydu ama canını almak için her şeyi yaptılar.
Bir kadın insanlara düşünmeyi öğretti ama o gerçekleri çürütmek için her türlü yalana başvurdular.
Bir kadın insan aklının aynı zamanda onun kanatları olduğunu söyledi ama o kanatları kırmak için seferber oldular.
Bir kadın, insanın isterse her şeyi yapabileceğini gösterdi ama bunun olmaması için canlarını dişine taktılar.
Bir kadın tüm bunlara rağmen söylediklerini gerçekleştirdi ve bunu herkese gösterdi.
Ve bunun vebali olacağını bile bile...
Bir kadın tek başına karanlığa karşı durdu ama o karanlık bir kadının varlığına tahammül edemedi.
Tarih onları en karanlık sayfalara gömdü ama o kadın bugün her sayfada insanların karşısında ve insanlara ışık olmaya devam ediyor.
Onun adı Hypatia..
Bilimin ve aklın ışığı
Zaten o yıllarda burnumuzun ucunda gezinen bir mazot kokusuydu babam, kulağımızda çınlayan uzak bir motor sesiydi ve az evvel dediğim gibi, gitti mi gelmek bilmezdi bir türlü...
Tıpkı dünyaya geldiğimiz zamanki gibi öldüğümüz zaman da bilinmezden korkarız. Ne var ki bu korku gerçeklerle ilişkisi olmayan , bizim içimizden gelen bir şeydir. Aslında ölmek de doğmak gibidir: Yalnızca bir değişim.
" Bu gemiyle tam olarak neyi kurtaracağız? Bu konuyu netleştirdik mi ? Korkunç bir hızla savaş,nefret ve gaddarlık seline boğulan eski dünyayı kurtarmak istemiyoruz değil mi? Bu dünyayla artık hiçbir işimiz kalmadı.."
"İnançları farklı, dilleri farklı, kimlikleri farklı diye insanlar birbirine düşman olmamalı. İnsan bir kimliğe,bir dine, bir dile sahip olarak dünyaya geliyor ve bunlarla büyüyüp yaşıyor. Burada insanın günahı, suçu ne?"
"Bir romanı bir toplumun aynası gibi göremezsin, toplumun, hayatın gerçeği olarak alamazsın onu.Roman en iyi ihtimalle bir yazarın ütopyasıdır, gerçeğin bir izdüşümü olmaya çalışan,yazarın düşlerinin toplamıdır. Sence de öyle değil mi?"