Hatice Şakar

Bilmem böyle bir kırgınlığım var. Her yer bana boş ve hüzünlü geliyor. Yeryüzü bana eskimiş görünüyor, her yeri toz kaplamış.
Reklam
Dünya kederli bir ev haliydi bana kalırsa. Göğüste, derin bir ıstırap hissettiren cinsten..
İnsanoğlu tam sevinemez, bu onun için imkansızdır. Düşünce vardır, küçük hesaplar vardır ve korku vardır.
Sayfa 144Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yolun büyüğü, küçüğü yoktur. Bizim yürüyüşümüz ve adımlarımız vardır. Fatih yirmi bir yaşında İstanbul'u fethetmiş. Descartes da yirmi dört yaşında felsefesini yapar. İstanbul bir kere fethedilir. Usul Üzerine Konuşma da bir kere yazılır. Fakat dünyada milyonlarca yirmi bir, yirmi dört yaşında insan vardır. Fatih ya da Descartes değillerdir diye, ölsünler mi ? Kesif yaşasınlar yeter. Yani büyük yollar dediğiniz şeyin büyüklüğü bizim içimizdedir.
Sayfa 133Kitabı okudu
Müfredatın ve tüm eğitim içeriğinin piramidin tepesindeki varlıklı gruplar tarafından belirlendiği bir toplumda, eğitimin, sosyo-ekonomik adaletsizliği ve gittikçe artan sınıfsal eşitsizliği bertaraf edebilecek sihirli bir iksire sahip olmadığı açıktır.
Sayfa 100Kitabı okudu
Reklam
“Her cins hadise bir başka türlüsünü davet eder. Demek ki sade ıstıraplarımız, üzüntülerimiz değil, tesellileri, mukavemet çareleri de miraslarımızın arasında...”
İşlerimiz iyi gitmiyor diye, tanrılara kızmayalım, demişti. İşlerimiz bizim ve bize benzerlerin küçük sakatlıklarıyla, tesadüflerin ihanetiyle, her zaman bozuk olabilir. Hatta birkaç nesil için bozuk gidebilir. Bu bozulma, bu düzensizlik iç kıymetlerimize karşı vaziyetimizi değiştirmemelidir. İki ayrı şeyi birbirine karıştırırsak çıplak kalırız. Hatta zaferlerimizi bile tanrılardan bilmemeliyiz. Çünkü ihtimallerin cetvelinde mağlubiyetler de vardır. Amcanın mahkemesinin uzamasıyla bu vatan üzerindeki tarihi haklarımızın, kız kardeşinin evlenmemesiyle Süleymaniye'de okunan sabah ezanının ve Müslüman bir babadan doğmanızın, paranızı dolandıran emlak tellalıyla iç çehremizi yapan kıymetlerin, bizi biz yapan büyük realitelerin ilgisi nedir ? Bunlar sonu cemiyete dayanan realiteler olsa bile, bizi kendimizi inkara değil, şartları değiştirmeye götürmelidir. Elbette ki bizden mesut memleketler ve vatandaşlar vardır; elbette ki iki asırlık hezimetlerin, çöküntülerin, henüz kendi şartlarını bulamamış bir imparator artığı olmamızın bir yığın neticesini hayatımızda, hatta etimizde duyacağız. Fakat bu ıstırabın bizi inkara götürmesi, daha büyük bir hezimeti kabul değil midir ? Vatan ve millet, vatan ve millet oldukları için sevilir; bir din, din olarak münakaşa edilir, ret veya kabul edilir, yoksa hayatımıza getirecekleri kolaylıkları için değil ?..
Eğer kendimi bir fikre adayacaksam, en azından önce o fikrin kimsenin hakkını gasp etmediğini görmeliyim.
Sonra yavaş yavaş mantığım değişti. Hatta dünyaya bakışım, eşyayı görüşüm, insanları anlayışım değişti. Vakıa bunlar bir günde olmadı. Hatta çok güçlükle ve adım adım oldu. Hatta çok defa bana rağmen oldu. Fakat oldu.
Sayfa 219Kitabı okudu
“Dinlemesini biliyorsun, ki bu mühim bir meziyettir. Hiçbir şeye yaramasa bile insanın boşluğunu örter, karşısındakiyle aynı seviyeye çıkarır.”
Sayfa 37 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Her ikimiz de yaralı hissediyorsak ve yaramız karşımızdaki insan tarafından yapılmış bir haksızlık olarak algıladığımız şey yüzünden hala kanıyorsa, kavgayı kimin çıkardığının ne önemi var?
Sayfa 113Kitabı okudu
“..kimse bizim refah duygumuzdan ya da mutluluğumuzdan sorumlu değil. Bizler böyle olduğuna inandığımız sürece, başkalarını yönlendirmeye devam etme hakkımız olduğunu düşünüyor ve hata ediyoruz.”
Mutluluk halinin peşinde değiliz artık, mutluluk arayışındayız. Asla olmamış olanı ele geçirme ve onunla tatmin olma arzusundayız.
Sayfa 184Kitabı okudu
Ama sona erdi. İşin doğrusu, eninde sonunda insanın kendini düşünmesi gerekiyor, uysal ve iyi yürekli olanların bencillikleri zorba olanlarınkinden insaflı oluyor, o kadar. Olayların, birinin çıkarının ötekinin baş düşüncesi olmadığını gösterdiği gün, bu mutluluk sona erdi.
Sayfa 114Kitabı okudu
Leyla' ya kalsa, insanlığın başına gelebilecek en kötü şey kıyamet değildi. Medeniyetin bir anda toptan silinip gitmesi ihtimali ürkütücüydü, doğru. Ama çok daha ürkütücü olan bir şey vardı: tek tek bizim kendi bireysel ölümlerimizin dünyanın düzenine zerre kadar etkisi olmadığını ve hayatın bizle ya da bizsiz ertesi sabah aynı şekilde devam edeceğini kavramak. En korkutucu olan bu değil miydi ?
46 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.