Sonuçta, Allah korusun bir felaket olursa, kabahat yüklenecek birileri mutlaka bulunur. O birileri de genellikle sarayın içindeki sahipsizler olur. İktidarın adamı olmak işte böyle bir şeydir.
"İkimiz de biliyoruz ki İbrahim Paşa çok farklı bir vezir. Hayata çok bağlı; zenginliği, işreti ve eğlenceyi seviyor. Sevdiği bu hayat tarzını tüm topluma yaymak istiyor. Ama bunu yaparken medreseyi karşısına alacağını hesap etmiyor. Her şeyden önemlisi, medresenin gücünü bilmiyor... Maazallah medrese siyasete girmeye görsün, önünde dağlar duramaz."
"Bu ne hal Nedim Çelebi? Neredeyse ağlayacaksın."
"Akşam vakitleri bana hep hüzün vermiştir Muhsin'im. Ne zaman batan güneşin seyrine dalsam, ömür ağacımdan bir dalın daha koptuğunu düşünür, acı çekerim."
Hasan Ağa üzülmüş, üzüntüsü yüzüne vurmuştu.
Demek, yapılan iyiliğin başa kakılması böyle bir şeydi. Ülkenin en büyük askeri gücünün en büyük komutanı da olsan, birilerinin himmetiyle iktidar kurdun mu; günü gelince, o birilerinin elinde iktidarının yalan olduğunu görmek, demek böyle bir şeydi...
Paşa, tam dışarı adımını atmıştı ki unuttuğu bir şeyi yeniden hatırlamış gibi geriye döndü. Gözlerini İspirizade'nin üstüne çevirerek konuşmaya başladı:
"Medrese ehlinin siyaseti meslek edinmesi vahim neticeler doğurur. Sultan IV. Mehmet döneminde Kadızadeli vaizler de buna yeltenmiş, halkı devlete karşı tahrik etmişlerdi. Sonuç ne oldu? Köprülü Mehmet Paşa çıktı, hepsini bir gecede İstanbul sokaklarından kazıyıp attı. Gemilere doldurup, kimini Kıbrıs'a, kimini Sakız'a, kimilerini de adı bilinmedik adalara sürdü. Olan, o saf ve masum medrese talebelerine oldu!.."
- Ey, dedim, ne diyecektim? Yoksa topal martının matemini mi tutuyorsun?
Önce kafasını gösterdi:
- Kafa dediğin eskir, ihtiyarlar, ölür bile insan ölmeden, dedi.
Sonra kalbini gösterdi:
- Eskimeyen, eksilmeyen şey buradadır!
Sustu. Koca adam, barut gibi adam, köyde kimse-
nin sevmediği, hoşlanmadığı adam.
- Ölüsünü burada bulunca ağladım, dedi. Sen hani geçen balığa gelişimizde hastalanmıştın, ben de öyle hastalandım. Balık tutmadan döndüm. Her tarafım kıyılıyordu. Eve gittim yattım. Sabahleyin ağzım zehir gibi uyandım. Dolapları karıştırdım bir ilaç arar gibi. Bu matem tülünü buldum taktım.
Bu da deliliğimizin başka türlüsü, dedi. Deniz mi bizi böyle eder, nedir? Gözünden bir damla yaş düştü berrak, keskin kokulu suya. Göğsüne vurdu. Bu yürek, bizim yüreğimiz, bir tahtası eksiklerin yüreğidir, dedi..
Sayfa 53 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Balıkçı:
- Çok açgözlüdür, dedi. Bu huyunu sevmem ama, martı bu. Bu martı mahluku doymak nedir bilmez.
İnsan gibi, dedim.
- Yok, dedi, insana taş atma, insandan insana fark vardır, tokgözlüsü de olur.
Sayfa 49 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu