Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ceyda A

Ayrılmak, gidenin, kalanın kucağında bir kucak kor bırakmasıdır, yanar durursunuz kül olana kadar…
Reklam
Mağdur olmak cesur olmaktan çok daha kolaydı. İnsan cesareti seçemezse kurban olmayı kendiliğinden seçmiş oluyordu. İnsan mağdur olmanın suçsuz olmak olduğunu sanıyordu.
Gün geliyor, insan yaşamak oyununun hiç de kolay olmadığını anlıyor, bir zamanlar mükemmel sandığı işleyişte inanılmaz yanlışlar buluyordu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hayatın tek doğrusu yoktu, hayatın birkaç ya da bir çok doğrusu da yoktu, hayatın sayısız doğrusu, sayısız yanlışı vardı, her hayat tekti, benzersizdi.
Başka birinin ne hissettiğini gayet iyi bildiğini her kim söylerse söylesin budaladır.
Reklam
Hayatının en kırılgan yerinde dururken bildiği tek güvenlik ağına yönelmişti; kendisine.
Sayfa 338Kitabı okudu
Neden yaralanmış olan, hala kan kaybediyor olan kişi, bir de affetmenin yüküyle sorumlu olsundu ki?
Sayfa 236Kitabı okudu
Ama insanın kendine söylediği yalanların da bir miadı var. Katı olan her şey buharlaşıyor, hayata tutunmak için inanmaya mecbur kaldığımız bütün yalanlar günü gelince açığa çıkıyor. Ve sonra biz ölmüyoruz. Daha kötü bir şey oluyor. Öğrendiklerimizle yaşamaya devam ediyoruz.
Nefesimi ne zaman versem ışık titreşiyordu, nefes aldığım sürece yaşıyordum, mevcuttum, nesneleri hareket ettirebiliyordum, büyük bir sorumluluktu bu, nefes almak, yaşamak, sorumluluk bana fazla geliyordu.
Sayfa 280Kitabı okudu
Herkes uyurken çocuk gibi olur, ama kendi içlerinde savaşmadıkları doğru değil, bu bir güzelleme, çünkü uyurken savaşırız, neredeyse istisnasız bir kuraldır bu.
Reklam
“Harika olmalı. Bir şeyleri özlememek. Bir şeye geri dönmeyi istememek. Hep geriye bakmamak. Her şey çok daha ...”
Üstlerinde gün, ay ve yıl yazan sayısız kitap gördüm ben; gizli bir takvimi oluşturur her biri. Başkaları ise ödünç vermeden önce adlarını yazarlar ilk sayfaya, temsil edecekleri kişiyi defterlerine kaydedip bir de tarih atarlar yanına. Tıpkı kütüphanedekiler gibi damgalı kitaplar gördüm, yahut içlerine sahiplerinin kartları yerleştirilmiş olanlar. Kimse bir kitap kaybetmek istemez. Bir daha okumayacak olsa da başlığında eski, belki de kaybolmuş bir duyguyu taşıyan bir kitabı kaybetmektense bir yüzük, saat veya şemsiye kaybetmeyi yeğleriz.
Çoğunlukla bir kitaptan kurtulmak ona sahip olmaktan daha zordur. Kitaplar, sanki asla geri dönemeyeceğimiz bir anın tanıkları gibi, bir ihtiyaç ve unutkanlık anlaşması ile tutunurlar insana. Oysa orada kalmaya devam ettikleri sürece onları birbirlerine yamadığımızı zannederiz.
“SAKIN UNUTMA,” derdi babam, her an toparlanıp o koca dünyada talihimi denemeye gitmemi beklermiş gibi, “insanlar hakkında ne öğrenirsen öğren, ne kadar kötü çıkarlarsa çıksınlar, hepsinin bir kalbi vardır ve hepsi minicik birer bebek olmuş, analarının sütünü emmişlerdir...”
... bizler kötüyü, özellikle en kötüyü anlama çabasını ortaya koymaktan kaçınamayız. Çünkü anlamak, haklı çıkarmak değil, kötünün geri dönüşünü önleyecek donanımı sağlamaktır.
Delilerin arasında kendinizi gitgide daha rahat hissediyorsunuz; sadece başkalarının değil, kendinizinkiyle de barışıyorsunuz. Bana göre hepimiz kendimize göre farklı şekillerde deliyiz.
Reklam
Zamanın iki yüzü var, dedi kendi kendine Hayyam, iki boyutu; uzunluğunu güneşin seyri belirliyor, kalınlığını ise tutkular.
Eğer senin için önemli olduğunu düşündüğün bir amaca göre hareket ederken, ortaya kendiliğinden, doğal haliyle eğlence ve sevinç çıkmıyorsa, bunu yaparken yüreğin heyecanla çarpmıyorsa, orada bir sorun, bir uyumsuzluk var demektir.
“Bilmiyorum, belki de doğrudur, yalnızca iki tür insan olduğu: bir tarafta kötü davranan ama daima iyi davrandığını düşünen insanlar, öbür tarafta iyi davranan ama daima kötü davrandığını düşünenler.”
Sayfa 142Kitabı okudu
Gerçekliğe herkes bakar ama pek az insan görür onu. Sanatçı görülebileni görülmeyene çeviren değildir. Bunu yapan, türlerin en kötüsü olmasa da, romantizmdir. Sanatçı, zaten görülebilir olan, herkesin baktığı ama kimsenin görmeyi beceremediği, bilmediği ya da istemediği şeyi görülebilene çevirendir; özellikle kimsenin görmek istemediğini görebilene çevirendir. Bu ise alabildiğine sevimsiz, genellikle berbat bir iştir. Onu gözlerini kapatmadan ve kaçmadan görebilmek için yeterince dayanıklı, yeterince korunaklı olmak gerekir; çünkü onu gören, kendisini koruyabileceği bir kalkanı yoksa ya da görmek için özel bir çaba harcamamışsa ya yıkılır ya da çıldırır.
Büyüyünce dünyayı tamir etmek istiyorum, derdi...Çünkü dünya acı çekiyordu, dünyanın iyileştirilmesi gerekiyordu.
Dünya beni özler mi? Hayır. Dünya bensiz düşkünleşir mi? Hayır. Dünya bensiz yapabilir mi? Evet. Ben geldim diye dünya daha güzel bir yer oldu mu? Hayır. Ben onu güzelleştirmek için ne yaptım? Hiçbir şey.
Reklam
İnsanların tutumlarını izle, davranışlarına yön veren nedenlere bak, nelerden zevk aldıklarını, neleri doyurucu bulduklarını gözle. İnsanoğlu hemcinslerinden tümüyle saklayabilir mi kendisini? Başarabilir mi bunu hiç?