Sevgilim,işte eylül Ve işte senin usul usul seğiren yüzün. Zaman ki sonsuzdur Bitmemiş şiirler gibidir. Bazı hüzünleri Bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir. Biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık (İsteğin bulanık kıyısında). Bundan değil midir bizim aşkımızda Sürekli bir akşam hüznü vardır.
Ruhumla bu hayat arasında kurduğum köprüye "ah çok sallantılı" diye bakıyorlar. Evet,haklılar. Göçebesiyim çünkü bozkırın,ve her gün ufkun mor çizgisini özlüyorum.
Bir şeyi anlayabildiğimiz sürece ona yenilmenin sözkonusu olamayacağını çok düşünmüşümdür.Bu düşünceye kendimi çok alıştırmışım.Şimdi yenilmeğe başlıyorum.Artık anlamadığım için.Anlamadığımı başka kılığa sokup anlatmağa kalkamam ki...
İnsanlar,gitgide,istediklerine,dilediklerine inanmakla yetindiklerini,düşünüp tartmayı,ölçünmeyi,olanı biteni görmeğe çalışmayı yavaş yavaş bir yana ittiklerini daha fark etmiyorlardır belki de.Bunun farkına varmağa başladıklarında ise ortalık iyice kararmış olacak.Sabahları güneş yeniden doğar gibi olsa da,ortalık yeniden aydınlanır gibi olsa da,gecenin karanlığı bütün bütün dağılmayacak hiç.
Ne zaman seni düşünsem Bir ceylan su içmeye iner Çayırları büyürken görürüm.
Her akşam seninle Yeşil bir zeytin tanesi Bir parça mavi deniz Alır beni.
Seni düşündükçe Gül dikiyorum elimin değdiği yere Atlara su veriyorum Daha bir seviyorum dağları.
Bir zamanlar kendimi Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım. Kaç metredir benim yokluğum? Benden daha çok var sanmıştım. Benim yokluğumdan dünyaya Bir elbise çıkar sanmıştım.
Göztaşı bir çift göktaşı, Aldı gitti o kısrak gözlerini, Yetiş,dedim,yetiş,müneccimbaşı! Kaldırmadı bile başını bilardodan, O mavi,o nehir,o ben ve o kız yokmuş gibi.
Zaman insanları ayırabilir,ama asıl hayatın da ayırmasına neden izin verilmeli?Biz birbirimizin dünü,bugünü,yarını değilmiyiz?Dostluğumuz benim tek mülküm,bugüne dek edindiğim en büyük zenginliğim.Seni çok özlüyorum.Seni ben,nasıl desem...