Serdar Karahasanoğlu

Cennet denilen yer müslüman erkeğinin ve özellikle çöl bedevisinin, Arap fellahının gelecek dünyada mutluluğunu yaratacak tarzda düşünülmüştür.Kızgın çöllerde aç ve susuz yaşayan, şehvet azgınlığı içinde kıvranan arabın hayalini yeşil ırmaklar, gölgelikler,atlas yataklar, çeşitli meyveler, şaraplar,hele güzel ve bakire kızlar kadar cezbedecek ne vardır ki?Ve müslüman erkeği,"memeleri yeni sertleşmiş","baldırının iliği etinin üstünden görünen beyaz tenli kara gözlü"yakut ve mercan bakışlı,"gözlerini erkeğine çevirmiş bakireler"ve güzel hurilerle dolu böylesine harikulade bir cennete girmek için neler yapmaz ki?
Reklam
Dinler tarihinin öğrettiği odur ki, kendilerini tanrı elçisi olarak kabul ettiren kişiler,belli bir inancı ve yaşam tarzını kabul ettirebilmek için, bir yandan cehennem tehditleriyle insanları korkuturken, diğer yandan da cennet vaatleriyle mükafatlandırmayı uygun bir siyaset ve daha doğrusu kurnazlık saymışlardır.
Ekonomik gelişmeyi sağlamak için kişiyi şeriatın kaderciliğinden, insanı miskinleştirici ve sefil yaşamlara mahkûm edici etkilerinden,"bir lokma,bir hırka"felsefesinden,her rızkın Tanrıdan geldiği yalanlarından ve yeryüzü nimetleri yerine cennetteki hurilere erişme hayallerinden kurtarmak gerekir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kadını sataşmalara karşı korumak için zindana kapatır gibi çarşafa tıkmak değil,sataşmaları önlemek gerekirdi.Erkeğin hayvana yaraşır davranışları yüzünden kadına dünyayı haram etmek, herhalde tanrının başvuracağı bir yol olamaz.
Dünyayı sözcüklerle tutsak ettik.Bu süreçte biz de kendi sözcüklerimizin tutsağı olduk.
Reklam
Reklam
207 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.