Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mavi Şapkalı Kedi

Mavi Şapkalı Kedi
@Lily_Blue
İngiliz Edebiyatı ve Beşeri Bilimler
Lefkoşa
138 okur puanı
Nisan 2018 tarihinde katıldı
“SAKIN UNUTMA” derdi babam, her an toparlanıp o koca dünyada talihimi denemeye gitmemi beklermiş gibi, “insanlar hakkında ne öğrenirsen öğren, ne kadar kötü çıkarlarsa çıksınlar, hepsinin bir kalbi vardır ve hepsi minicik birer bebek olmuş, analarının sütünü emmişlerdir…”
Sayfa 11 - Metis Kitap
Reklam
dinle, küçük adam
Gerçek büyük adamdan bir tek farkın var: Büyük adam da, bir zamanlar ufacık bir adamdı, yalnızca bir tek önemli özellik geliştirdi: Nerede küçük ve dar düşünüp hareket ettiğini, kavramayı bildi. İçinden gelen bir görevin baskısı altında, küçüklüğünün ve darkafalılığının, mutluluğunu tehdit ettiğini, hep daha iyi sezmeyi öğrendi. Demek büyük adam, nasıl ve ne zaman küçük bir adam olduğınu biliyor. Küçük adam, küçük olduğunu bilmiyor ve bunu bilmekten korkuyor. Küçüklüğünü ve darlığını, hayali güçle ve büyüklükle örtüyor, yabancı güçle ve büyüklükle. O büyük generalleriyle gurur duyuyor, ama kendisiyle değil. Kendisinin olmayan düşüncelere hayran, ama kendininkine değil. Bir şeyi ne denli az kavrıyorsa, o denli sıkı inanıyor ona. Ve kolaylıkla kavrayabildiği düşüncelerin doğruluğuna inanmıyor.
Sayfa 17 - Cem Yayınevi
Ve böylece her ikisi, Augusto ile Eugenia, caddenin meydana getirdiği zihnî örgünün çapraşık ipliklerini, ruhlarıyla kopararak ayrı ayrı yönlerde yürüdüler. Cadde bir örgüden başka nedir? Arzulu bakışların; küçümseme, merhamet, sevgi, nefret bakışlarının; birbirini arayan, birbirinden kaçan bakışların kesiştiği bir örgü; asıl anlamları kristalleşip kalan bütün sözlerin, düşünce ve isteklerin iç içe uçuştuğu ve hepsinin birleşerek, yoldan geçenlerin ruhlarını kuşatan o esrarlı dokumayı dokudukları bir örgü.
Sayfa 32 - Can Yayınları

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yeryüzünde duyduğum mutluluğu kısmen sanatçıların bana yaşattığı heyecanlara borçluyum. Onlar insanlığın velinimeti. Oscar Wilde şöyle yazmış: “Hepimiz çukurdayız ama aramızdan bazıları yıldızlara bakıyor.” Ben burnu havada biri gibi görünme ve kafamı kırma uğruna yıldızlara baktım. Beni Moliere gibi geceleyin gömsünler isterdim. Yıldızlar yüzünden.
Sayfa 100 - YKY
Yaşar Kemal’i bence diğer tüm yazarlardan ayıran başlıca özelliği okur ile kendisini ayrı varlıklar olarak görmemesidir, anlattığı öykünün yüceliğine okurla birlikte kapılmaktan çekinmemesidir.
Sayfa 17 - Can Yayınları
Reklam
Bütün bunlardan söz etmek istemiyorum artık, bu yüzden söz ediyorum. Karşımda Paul Pavlowitch’i görüyorum. Yirmi yaşında. İçindeki çığlığın baskısı altında şiirler yazıyor. Ama geride hep bir çığlık kalıyordu, hep biraz daha, biraz daha. Çığlık dışarı çıkamıyor, şiştikçe şişiyordu. Çürümeye başlıyordu. Çığlık dışarı çıkıp kurtulamayınca suç da içeride kalıyordu. Her tür rekabete meydan okuyan suçlar işlenmecesine devam ediyordu hayat. Çığlık And’larda yaşayan Şah Akbaba oldu, yükselmeyi başardı; ilk kez başım derde girdi, çünkü bir damın üzerine konmuştum ve inmek istemiyordum, Sebze oldum, enginar oldum, ama uzun süre enginar olarak kalmadım, çünkü enginarın yaprakları bir bir yolunur, tadı çıkarıla çıkarıla yenir, besleyicidir; şair olmaktan bir farkı yoktu, tadımı çıkarmaya devam ediyorlardı.
Sayfa 117 - Sel Yayıncılık
Kendinizi sakının. Düşman kelimeler sizi dinliyor. Her şey numara yapıyor, hiçbir şey gerçek değil, biz kendi kendimizin yazarı, kendi kendimizin eseri olmadığımız sürece de gerçek olmayacaktır. İnanın bana; Homeros bağırıp çağırırken ben zaten buydum. Bizim tohumumuzdan gerçeklik çıkmaz. Tohum değiştirmek gerek.
Sayfa 60 - Sel Yayıncılık
Ben incecik fare sesimi -Ajar Macarca-Fince ‘fare’ demektir- sırf korktuğumu söylemek için; 1976’da korkunun her zamanki gibi, ama her zamankinden de çok, mutlak, derin, evrensel, kardeşçe tek gerçek olduğunu haykırmak için; bu satırları yazarken bir iskemlede oturduğum ve kimsenin, hiç kimsenin, bu iskemlenin müthiş bunaltıcı bir komploya görevli bir ‘mış gibi’ ajanı olmadığından emin olamayacağı düşüncesiyle saçlarımın diken diken olduğunu avaz avaz bağırmak için yükseltiyorum. Söz konusu komplo, çevredeki her şeye güven verici, gündelik, tanıdık bir nitelik yüklemektir.
Sayfa 60 - Sel Yayıncılık
“Sonra fark ettim ki artık gerçekleri düşleyemiyoruz bile. Onları bulmak, onlara ulaşabilmek için olağanüstü kültür engellerini aşmak, uzun uzadıya arkeolojik kazılara girişmek gerekiyor, ondan sonra da gerici diyorlar insana; çünkü sabit olan değişmez, yani gericidir. Gerçekleri bulacak hayal gücüm yoktu, Jeannot Lapin. Gerçekler, kendi yıkıntılarından oluşan bir düzmecelik yığınının altına yalanlar tarafından gömüldü. İşte bu yüzden, durma, yaz. Ne kadar içten olursan o kadar balon sanıp alkışlayacaklar seni. Gerçeği söyledikçe gizlemiş olacaksın, Jeannot Lapin. Durma. Yaz. Yayımla. Açığa çıkma tehlikesi yok. Annenle ağabeyin rahat uyuyabilirler.”
Sayfa 51 - Sel Yayıncılık
Başımıza bir iş gelmeden zemin kata iniyoruz, koridordaki çöplerin üzerinde uçan sineklerin sabah vızıltıları doldurmuş burasını. Ağzı açık naylon torbaları, en tepesinde bahçeler olan çok katlı parlak binalar gibi görüyordu sinekler. Orada istedikleri kadar tıkınıyor ve canları istediğinde kusuyorlar. Kabarmış tembellikleri, akla hoşça vakit geçiren, ortak amaçları olan, karşılıklı hoşgörü içinde yaşayan bir toplumu getiriyor. Bu uyku sersemi, omurgasız ekip dünyayla uyum içinde, hayatı dolu dolu, bütün kokuşmuşluğuyla seviyor. Bizse daha alt bir türüz, korkağız ve hep uyumsuzuz. Sinirliyiz, çok hızlı hareket ediyoruz.
Sayfa 64 - YKY
Reklam
Kimileri, sen yalnızca bir damlasın, sözünde durmaman bir damla, önemi yok, diyecekler. Ama dünyadaki kötülüğü destekleyen bu küçük damlalardır. Küçük damlaların önemsizliği üzerine konuşmak saçmalıktır. Küçük damlalar ve okyanus aynı şeydir.
Sayfa 258 - Ayrıntı Yayınları
Zaman zaman, uzun kış akşamlarında, oğlu sabrı taşıp da ona neden “bir şey söylemediğini” sorduğunda, kadın parmağını kaldırıp şöyle cevap verirdi: “Çünkü dinliyorum.” Ve rüzgârın evin etrafında gürültüyle dolaştığı fırtınalı gecelerde, Ethan onunla konuşacak olduğunda, kadın sızlanırdı: “Öyle güzel konuşuyorlar ki, seni duyamıyorum.”
Sayfa 86 - İletişim Yayınları
Bendeki yaşamın sesi sendeki yaşamın kulağına ulaşamaz, ama kendimizi yalnız hissetmemek için konuşalım.
Sayfa 14 - İş Bankası Kültür Yayınları
Çünkü insanlar büyüğe karşı, korkunca, güzele karşı gözlerini yumabiliyor, ezgilere ya da gönül çelici sözlere kulaklarını tıkayabiliyorlardı. Ama kokudan kaçamıyorlardı. Çünkü koku, soluğun kardeşiydi.
Sayfa 165
“Böylece birçok insanın bildiği, yine de acı veren bir durumda olduğunu anladı: İnsanlara yaşama hissi veren tek şey, aslında, onları yavaş yavaş ölüme yönlendiriyordu. Anne babalar için evlatlar, sanatçılar için başarı, dağcılar için yüksek dağlar. Jasper Gwyn için kitap yazmak.”
Sayfa 31 - Can Yayınları
“Kendisi olmadan dostluğun da var olamayacağı erdemi öyle sağlamlaştırın ki, erdem dışında dostluktan daha üstün bir şey olduğunu düşünemeyesiniz.”
Sayfa 40 - İş Bankası Kültür Yayınları
Reklam
“Scobie için yuva denilen şey, eşyaların azalması; sağlam, dostça, hiç değişmeyen bir biçimde en az sayıya inmesiyle oluşurdu. Oysa Louise için yuva, bir birikim demekti.”
Sayfa 22 - İletişim Yayınları
“Gerçekten mutlu olmanın güzel yanı da ne, biliyor musun, Valentin?.. Temelli böyle olacak sanıyorsun, bir daha mutsuz olmayacakmışsın gibi geliyor.”
Sayfa 251 - Can Yayınları
Sevginin Önünde
“Bütün insanları dostun bil, kardeşin bil kızım Sevincin ürünüdür insan, nefretin değil kızım Zulmün önünde dimdik tut onurunu Sevginin önünde eğil kızım”
Sayfa 34 - Tekin Yayınevi
“Burada mutluyum, fark etmedin mi Tereza?” dedi Tomas. “Cerrahlık senin misyonundu,” dedi Tereza. “Misyon dediğin sersemce bir şey Tereza. Misyonum yok benim. Kimsenin yok. Özgür olduğunu, bütün misyonlardan arınmış olduğunu fark etmen o kadar büyük bir ferahlama ki!”
Sayfa 333 - Can Yayınları