Martı Jonathan Livingston'un özgürleşme hikayesi.
Yalnızca uçmaya olan tutkusunun peşinden giden ve diğer martılara da bunu öğretmek için
çalışan Jonathan'ın yolculuğunu okuyoruz. Bu yolculuktan kendimiz için dersler çıkarabilirsek ne ala. Ben bu kısa öyküyü bir kişisel gelişim yolculuğu olarak tanımlıyorum. Jonathan'ın karşılaştığı zorluklar, diğerlerinin ona olan tavrı, iç sesi ile mücadelesi modern insanın yaşamından parçaları anımsatıyor. Bizler de kendimizi bulma yolculuğumuzda bu tür sorunlar ile karşılaşabiliyoruz. Sorunların çözümü tamamen bu kitapta diyemem. Yalnızca farkındalığımızı artırmakta bize destek olabileceğini düşünüyorum.
Son bölümün varlığı da beni fazlasıyla düşündürdü. Yazar son notunda bu bölümü yayına yıllar sonra soktuğundan bahsetmiş. Dördüncü bölümle birlikte kitabın tamamına baktığımda bir dinin, otoritelerin ya da bir düşünce sisteminin doğuşunu ve gelişimini ve sonrasında içi boşaltılmış, ritüellerden oluşan, fikrin ve amacın hükmünün yerini fanatikçe savunmanın aldığı son evrelerini görüyorum. Yazar da zaten bu durumun yirmi birinci yüzyıl insanının özgürlüğünü kısıtlayacağından kaygılandığını son sözünde okur ile paylaşıyor.