Belki bu milyarda bir ihtimal; fakat gelmezsen... Gelmezsen... Ne diyeyim? Bu 'ne diyeyim?'in altında yazamayağım kadar muhteşem bir şey var, ne diyeyim? Çok fena olur."
Dogu'dan bulutlar geliyor,
serin esintiler
-sıcak beklentiler
boş boşuna:
işte, seni getirmeyen son tekne
-en son tekne de
getirmeyecek seni.
Bekleyecegim gene de
hiç bir tekne
getirmese de seni
-getirene dek
hiç bir tekne.
Gene de.
Ve boş bir terazi ibresinin iki taraftan birine meyletmesi için kefelerden birine hayatın ilâve edeceği meçhul yeni ağırlığı bekleyerek binnefis yaratılışların gizli akıntısına ve esrarlı oluşuna kendimi bıraktım. Durmanın ve beklenenin ileri atılmadan daha müthiş bir kuvvet oldukları anları bilirim. Sabrın heykelleri olan uzak Asya ilahlarına bayılıyorum. İnnallahe maassabirin(allah sabredenlerin yanındadır). İkimizin de birbirimizi istemeyerek hicvettiğimize aldırmadan bekledim.
Kendini yormanı sessizce izleyecek kadar büyümüştüm.
Meğer dalından düşecek kadar büyümüşüm.
Yaprağın ağaçsız kalışını
Ağacın çıplaklığını
rüzgarın şiddetini ve rüzgarın
onların her ikisine de ne yaptığını gördüm.
Meğer dalından düşecek kadar büyümüşüm.
"Bazı sesler duyarız değil mi Abidin, bazı cümleler?" diye sordu Umut . Abidin'in ulaşamayacağı bir yerden konuşuyordu, neşesi geri gelmişti. "Kimse söylememiştir, ağzını bile açmamıştır, ama biz yine de bazı cümleler duyarız. Benim duyduğum ama hep, hep duyduğum cümlelerden biri şu: 'Artık ailenin erkeği sensin Umut!' Bu cümleyi kimsenin bana söylediğini sanmıyorum.
Ama ben duydum işte bu cümleyi, hep duydum, hep. Şimdi bile duyuyorum, içeride annem arkadaşlarıyla oturuyor, biz seninle burada konuşuyoruz, ben o cümleyi duyuyorum. Biraz uğultu var, derinden geliyor ses, ilaçlar yüzünden herhalde, yine de duyuyorum."