Düşmanı görmeden önce veya saldırı sırasında en ufak bir çalı hışırtısından korkarlardı ama ilk kurşun sesini işittiler mi cesaretlenirler ve bir tür sarhoşlukla ölüme koştuklarını unuturlardı.
Sırça Fanus Sylvia'nın hayatını yüzeysel duyduğumda bile evet bu şair-yazarı okulda sunmalıyım dedim. Sen nasıl bir kadınsın öyle!
Sırça Fanus, denildiği üzere yazarımızın hayatından esinlenilerek yazılmıştır. Kendi anne ve babasının tanışmasından babasının ölüm sebebine kadar aktarmış Sylvia. Küçük detayların doğruluğu içerisindeki geniş çerçevedekilerin de doğruluk payları neznimde arttı açıkcası.
Sylvia'nın da ne kadar feminist olduğunu, o döneme ait "bekaret" saçmalığından sıyrılıp kendi hayatına önem vermesi bile ne kadar güçlü olduğunun göstergesidir.
Yine o döneme ait elektrotedavinin, hastalar üzerindeki sonuçlarını sorguladım kendimce. Asla tıpta araştırmadım fakat okuduğum üzere hasta olan birinin iç sesine göre hiç işe yaramış görmedim.
İçimden şunu geçirdim hep, annenden kopmasaydın çok güzel bir anne olurdun Sylvia. Umarım gittiğin yerde mutlusundur.
... elimi tutup sıktığı zaman, kendimi dokuz yaşlarında babamın ölümünden önceki son yaz, onunla kızgın, beyaz kumsallarda koşturduğum günlerden beri hiç olmadığım kadar mutlu hissettim.
Okuduğum ilk Jack London kitabı ve nasıl, nereden başlayarak yazmam gerektiğini bilemiyorum.
Genellikle fazla klasik kitap seçip okumaya karar veren biri değilim ve böyle bir kitabı yorumlamak haddime değil diye hissediyorum ama yine de biraz duygularımdan bahsetmek isterim.
Martin, okuduğum en realist ve bir o kadar duygusal karakter. London'unda yarı otobiyografik olarak yazmış olması da cabası. Kitapta buram buram sınıfsal ayrımdan ve üst mertebe insanlarının "entelektüel düşünme" eylemleri çatısı altında para kokusunu almalarından bahsediliyor.
Martin'in ise bir kadın uğruna yapabildiklerinden ziyade yapamadıklarının üstüne ısrarla, azimle gidiyor olması aşk adam olduğunun besbelli yansıtılmasıdır. Karakterimiz, en alt tabakadan birisidir ve aşık olduğu kadına kendini beğendirme çabası içerisinde, kendisini ne kadar da öğrenerek, çabalayarak yücelttiği - ki kitapta tüm toplumdan da yüceltildiğini belirtir - yıllarını vererek istediklerini elde ettikten sonra tepetaklak olan hayatıyla su gibi aktı gitti. Martin'e kızdığım çok zaman oldu ama bir o kadar da haklıydı.
İnsanların, bağımsız bireylere olan saygı ve sevginin o bireyin oluşumundan mı yoksa dalgalanan hayatlarında bir noktada yüceldiklerinden mi geldiğini gösteren bir evren gösterilmiş. Zannediyorum ki günümüz de dahil bu hep böyle olmuştur.
Son olarak Martin, seni sen olduğun için sevmeseler de okurlar olarak biz seni çok sevdik.
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202391,7bin okunma