Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.32
Müge Taşkın
Müge Taşkın
@Mugeokuloncesi
Her kitap yeni bir dünyanın kapılarını aralar.
Okumak;ruhu iyileştirir, mutlu eder.
Okumak sisli bir deniz içinde kaybettiğimiz rotayi yolu bulmak için rehberdir.
Öğretmen
Ankara
12 Ocak
53 okur puanı
Aralık 2022 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Masumiyet
Masumiyetin rengi var mıdır? Ya ruhların? Peki papağanlar bize ne anlatır? Diyerek başladığımız bir Kaan Murat Yanık romanı daha bizimle.
Elinize aldığınızda bırakmak istemeyeceğiniz bitmesini de istemeyeceğiniz masalsı bir kitap.
Başına gelen talihsiz olayları unutmak için Kars ' in bir köyüne geçici olarak yerleşen bir yazarın orada arkadaş olduğu bir yaşlı teyzenin evinde karşılaştığı papağanla sohbetine şahit oluyoruz.
Farklı dünyalara yolculuğa çıkmaya hazır olun. Film tadında bir roman sizi bekliyor. Yazarın ikinci romanını da bitirerek üçüncü romanıni merakla elime alacağım günü iple çekiyorum.
Tasvirler, betimlemeler sizi adeta romanın karakterlerinden biri yapıyor. Her kelimeyi atlamadan okuyacaksınız.
Filler De Hatırlar
Vazgeçemediğim yazarlardan Agatha Christie ' nin bir kitabını daha bitirmiş bulunmaktayım. Nedense Agatha ' nin eserlerinin bana dinlendirici bir etkisi oluyor.
Yazar bu kitabında yakın geçmişteki cinayet çözümlemelerinin aksine geçmişte kalan bir çifte ölümü çözmeye çalışıyor. Diğer romanlarının aksine kitabın çeyreğine geldiğinizde siz de romanın sonunu tahmin edebiliyorsunuz.
Diğer kitapları kadar karmaşık bir cinayet çözümlemesi değil bu sefer ki olaylar.
Geçmişte yaşanan bir intiharin gelecekteki evlenmek üzere olan bir çiftin yaşamlarını nasıl etkilediğini okuyabiliriz. Hercule Porrit iş başında her zamanki gibi.
Her zaman Agatha Christie okumaktan vazgeçemeyeceksiniz.
Boynuzlu Maral Ana masalı
Okumaya geç kalınmış bir kitap benim için. Beyaz Gemi bir çocuğun gözüyle toplumsal statü, kişiler arası ilişki ne varsa tüm çıplaklığıyla gözler önüne serildigi bir sahaser. Dedesi Mümin tarafından büyütülen üvey ninesi tarafından hor görülen okumaya meraklı hayalperest bir çocuk karakterin bize öğreteceği çok şey var. Mümin 'in damadı Orozkul bize toplumda maalesef maddi imkanı iyi olan insanların ezici üstünlüğünü, insanî duygularının yok oluşunu, her türlü baskıyı karşı taraftakilere kurabilme özgürlüğüne sahip sandığını gösteriyor. Çocuk karakter dedesinin anlattığı masalları icsellestirip hayaller kuruyor ve gerçek ailesine kavuşacağını, dedesinin masallarindaki boynuzlu marallarin çocuğu olmayıp karısına eziyet eden Orozkul' a bir beşik (bebek) getirerek mutlu olacağının hayallerini kuruyor. Hikayemizin sonu benim için beklemedigim bir sonla bitiyor. Cengiz Aytmatov Kırgız edebiyatının en önemli yazarlarından biri en yakın zamanda diğer kitaplarından da okumayı planlıyorum. Bu kitap sadece bir hayal ürünü değil içinde topumsal yargıları, eski Türklerin yaşayış biçimi düşünce yapısını gözlemliyoruz.
Okur Takip Önerileri
Vatan, toprak, özgürlük için...
Yazarın birçok romanı gibi bu romanı da bizi geçmişe götürüyor. Her ne olursa olsun soykırım affedilir birşey değil. Nazilerin topraklarını ele geçirme planlarını alt üst etmeye çalışan bir grup vatansever gencin ailelerini, aşklarını, eğitimlerini herşeyi yarım bırakıp Bajgora Dağları 'na doğru yola çıkmasıyla mücadelemiz başlıyor. Fikret ile Aferdita, Arden ile Roza aşkı bu savaşta ne olacak, masum insanların kurtuluş için verdiği savaş boğazını duğumleyecek hikâyeler. Bir karış toprak için açgözlülük yapanlarin sonu ne olacak?....
Lucius ve Margarete
1. Dünya Savaşı'nın başladığı sırada bir tıp öğrencisi olan Lucius' un cerrahlik yeteneklerini geliştirmek için gönüllü olarak savaş doktorluğunu yapmaya başlamasıyla maceramız başlıyor. Karpat dağlarının uzak bir vadisindeki derme çatma bir hastanede tifüs salginiyla basetmek hiç de kolay değildir. Bütün doktorlarin kaçtığı tek bir hemşirenin kaldığı bu hastaneye görevlendirilen Lucius hemşire Margarete aşık olur. Kitap başta çok fazla tıp terimi barındırdığı için sıkıcı ilerledi. Hastaneye gelen bir askerin sorununu çözmek için ellerinden gelen herşeyi yapmaya çalışan karakterlerimiz için olaylar istemedikleri şekilde ilerledi. Merak uyandıran kısım da buradan sonra başlıyor. Lucius için bu hasta kendisinin doktorlukta ilerleme, ispatlama imkanı, benliğini bulma, kendini tanıma fırsatı idi. Margaret ' aşık olmuştu ama savaşın ortasında aşk denen olgu hiç de kolay değildi. Beğendim ve sonu hiç de aklımın köşesinden geçecek şekilde bitmedi. Şaşırtıcı bir son sizi bekliyor.
Behala çöplüğündeki adalet
Behala çöplüğünde yaşamlarının sürdürebilmek için çöp karıştırıp paraya dönüştürebilecekleri kağıt, plastik vb. malzemeler arayan üç sokak çocuğunun hikâyesi. Hayal ürünü bir hikaye de olsa bu çocukların yaşadıkları gerçeğe çok yakın. Bir senatorun halkın parasını zimmete geçirmesi ve kahyasinin bu parayı çalarak gerçek sahiplerine ulaştırma çabasının inanılmaz macera dolu bı hikayeye dönüşmesi. Kahyanın parayı çalarak bir tabuta saklamasi ve polislerden kaçarken çöplüğe attığı bir çantanın 3 çocuk tarafından bulunmasıyla macera başlıyor. Okuyun hatta öğrencilerinize okutturun. Devamını anlatmayayim macera iliklerinize kadar işleyecek.
Yaşasın Cumhuriyet
Sevgili Sermin Yaşar'in , değerli tarihcimiz İlber Ortaylı ile kaleme aldığı su gibi akıp giden dupduru bı kitabını daha bitirmenin gururu ve sevinci var içimde. Kızım için almıştım dayanamadim bir solukta ben okudum kitabı. Çocuklarımız için ne kadar da güzel anlatılmış Cumhuriyet ' i ne şartlarda kazandığımız. Nasıl ki vatansız çocuk olmazsa, çocuksuz da vatan olmaz diyerek çocuklarımızın da Atatürk ' un gözünde ne kadar değerli olduğu bir kez daha vurgulanmış. İstiklal Marşı'nın yazılma süreci bir milletin uyanışı, şahlanışi olarak nitelendirilmis. Her insanın okuması gereken bir kitap çocuklarımızin kütüphanesinde bulunması tavsiye edilir.
Hindistan'da çocuk yaşta evlendirilen eğitimden ve birçok şeyden mahrum bırakılan , çocuklukları elinden alınmış sokakta oyun oynamak yerine evini geçindirmek zorunda kalan çocukların hikâyesi.
Çok etkileyici duygulandıran bir hikaye maalesef gerçek olması çok üzücü. Lena adlı bir öğretmenin hayatına farklı bir yol çizmek için kısa süreliğine Hindistan'da bulunup orada karşılaştığı Lalita adlı bir çocuğun birbirlerinin hayatlarını nasıl değiştirdiğini okuyabiliriz. Bir çocuğun geleceğine karşılık bir çuval pirinç önerirken yüzü hiç kizarmamisti. Her yolu denemesi gerektiğini düşünüyordu.
Eğitim için yürüttüğü savaşta her şey mübahtı ve Lena bu savaşta herşeyini ortaya koydu. Her kazanılan çocuk onun da hayatına kattığı bir anlamdi. Kurtarılacak çocuklar bitmediği gibi umut da tukenmiyordu.
Ah Willow üzümlü kekim
Osteogenesis İmperfecta hastalığı ile dünyaya gelmiş,kemikleri camdan Willow. Onun için sürekki mücadele içinde olan anne Charlotte , evliliği ile çocuğunun hastalığı arasında sıkışıp kalmış olan bir eş Sean, kardeşinin hastalığından dolayı hayatı kısıtlanan,gözle görülebilmek için kendine zarar bile veren bir abla Amelia,annenin dünya üzerindeki tek dostu ve aynı zamanda Willow un doktoru Piper…
Yazarın okuduğum ilk romanı ve sonu üzücü de olsa okuması keyifli,heyecan vericiydi ,zaman zaman da hayal kırıklığına yol açtı.
Bazı hayatların ne kadar kırılgan olduğunu,insanların görünmez bir pelerinin arkasında ne kadar büyük savaşlar verdiğini,hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını gösteren empati dolu bir kitap…
Engelli bir çocuğa sahip olmanın zorlukları,ama her şeye rağmen o çocugu dünyadaki her şeyden daha fazla sevme… Elimden hiç bırakmak istemediğim her sayfasında merak uyandıran hiç bitmesini istemediğim ama sonunu da büyük bir istekle beklediğim bir romandı. Yazarın diğer kitaplarını da alacağımdan eminim.
90'lara özlem
İrem Yaşar 'in tüm okuduğum iki kitabı gibi son kitabı Neşesi Yeter kitabını da severek okudum. Kitabında kendi doğumu, okul hayatı, aile hayatını komik anılarla anlatmış. 90'lar çocuğu olduğum için okurken anılarım canlandı. Her cümlede bunu ben de yaşamıştım, ne de güzel günlerdi onlar deyip özlemimi giderdim. Yazarın mimarlık okulunu okurken , ailedeki küçük sorunlarla baş etmeye çalışırken ki komik anıları yüzünüzde bazen tebessüm bazen büyük bir kahkahaya sebep oluyor. Kitabın sonlarına doğru evliliği ve aile oluşuyla hayatında nelerin değiştiğiyle , hayatın nasıl kolaylaştırılması ile ilgili tüyolar var. Yaşamda sadelikten yana olduğunu her cümlesinde vurguluyor.
Sade, akıncı bir dili olan kitabı elinize aldığınızda hemencecik bitirivermek isteyeceksiniz.
bu adam benim babam
Beni bir ömür sekiz köşeli şapkasının gözünde taşıyan babamı başımın üstünde taşımak için yeniden uzun ve karlı yollara düştüm.
Hikaye kısa ama bir o kadar da uzun ....Normalde üçleme olan bir hikayenin son kitabını okumuş bulundum. Kemal Varol 'un okuduğum ilk eseri tabi ki devamı niteliğinde olan kitabın başlangıç hikayeleri de merak uyandırdı. Babasının küçük yaşta kendisini bırakıp gitmesiyle baba sevgisi görmeyen bir adamın annesinin yeniden evlenmesi ve üvey babasından da yeterince ilgi görmemesini annesini de erkenden yitirip hayatta manevi varoluş amacını arayan bir karakterimiz var. Sevgisiz büyümüş bir adamın hayatına giren kadınlara da yeterince sevgi verememiş olması bize ailenin hele de babanın varlığının önemini vurguluyor. Babasını toprağa verdiği gün insan artık içinde olmadığı bir hikâyeden de mahrum kalıyordu. Hayatın tüm elemi, kederi, sevinci, tutkusu, hasreti manasizlaşiyor. Ana karakterimiz Yusuf babasını kaybetmesiyle 15 yıllık eski aşkıyla yüzleşiyor. Bazı aşklara geri dönülmezdi. Bazı aşkların sökükleri onarilmazdi. Bazı aşklar tamamlanmadığı, yarım kalmaya yazgılı olduğu için güzeldi belki de...
Özel çocukların özel dünyaları
İçimizdeki müzik, benim için bir şaheserdi ve Melody Brooks 'un hikayesinin burada biteceğini düşünmek hata olurdu. İçimizdeki melodi, söylenecek çok sözün yazılacak çok duygunun içinde barındırdığı bir roman olmuş. Melody Brooks ve onun kendisi gibi özel olan arkadaşlarının hayata bağlanma, kendilerini toplumda var etme çabası okunmaya değer. Birinci kitap okurken zaman zaman uzse de ikinci kitapla bu durum telafi edilmiş. Engellerin bir kez daha bize bedenen olmadığını her zorluğa göğüs gerecek yureklerin olduğunu gösterdi Melody Brooks ve arkadaşlarinin bir haftalık kamp maceraları. Kesinlikle her yaş grubundan okuyucunun okuması gereken bir roman. Melody 'nin hayatını merakla bekliyor olacağım kim bilir üçüncü kitap yoldadır.
Nazenin sokak
İrem Yaşar ' dan ikinci Nazenin Sokak hikayesi, tadı damağımda kaldı bitirirken. Sıcak, samimi, nerde o eski komşuluklar dedirten sizi de Nazenin Sokak 'in altıncı komşusu yapacak bir hikaye. Birinci kitabın devamı niteliğinde olan hikayelerin okuması eğlenceli, bir o kadar da duygusallastiran yani var. Kayıplar , kayıpların ardında kalanların herşeye rağmen hayata tutunma çabaları, doğumlar , yeni canların daha yeni başlıyoruz sevmeye , sevilmeye dedirten yürekleri bizi bu sokağın içindeki her bir beş dairenin sımsıcak aile hayatlarına misafir ediyor.
Engel bedende değil yürektedir.
Bir solukta okuyabileceğiniz farkındalık yaratmak adına yaşanmış bir hikaye kaleme alınmış. Kitabın dili sade ve akıcı. Ne zaman başladı ve bitti anlamayacaksınız. Okurken bu da olmaz , bu kadar sorun bir kisinin başına gelemez diyeceksiniz. Tüm zorluklara rağmen vazgecmeyen bir aile vazgeçmeyen bir gencin hikâyesi. Çocuk yaşta geçirdiği bir kazadan dolayı engelli olan bir gencin teyzesi ve enistesinin tüm yardımlarıyla büyüyüp okuması hatta yaşıtlarına göre zihinsel olarak çok ilerde olmasını ve bize engelin bedende değil yürekte yaşandığını anlatıyor.
İki şiirin arasında saklı bizim hikayemiz
"Yıllarca hep düşündüklerimi değil de söylemem gerekenleri söyledim. Hepimiz böyle yapmıyor muyuz? Aman şöyle dersem ayıp olur, böyle dersem yanlış anlaşılırım falan filan... Oysa bazen öyle anlar oluyor ki, aklımızdan geçenleri söylemek için başka şansımız olmayacağını biliyoruz."
Hep böyle olmaz mı ya düşündüklerimizi dile getiremeyiz ya da gerçek duygularımızı açığa vuramayiz aşkta da arkadaşlıkta da işte de ailede de.
Yazarın okuduğum ilk kitabı dili yalın ve akıcı. Hayattan bir çok yaşanmış ya da yaşanası olayları anlatıyor. Bazı hikayelerde kendinizi bulabilir ya da evet ne kadar da haklı, doğru diyebilirsiniz. Bazen geçmiş bazen şimdiki zamanı anlatan kısa hikayelerden oluşuyor yazarın kitabı hoşuma gitti zevk alarak okunabilecek bir kitap. Yormadan düşündürecek, sizi farklı alemlere götürecek hikayeler.
Zaman herkes için farklı akıyor
Öncelikle yazarın ilk okuduğum kitabiydi. Anlatım dili akıcı ,sade kitap da anlatı türünde yazılmış. İsmi merak duygusu yarattığı için araştırıp almıştım. İçeriğinde sabırsızlık üzerine kısa hikayeler var. Beklentim uzun bir hikaye seklindeydi yine de hoşuma gitti. Zaman herkes için farklı akıyor. 5 dk otobüs beklerken çok uzun , sevdigimiz biriyle konuşurken çok kısa. Biz insanlar çok sabırsız. Doğuyoruz bir an önce büyümek acıkıyoruz bİr an önce doymak ,uykumuz geliyor bir an önce uyuyup uyanmak istiyoruz. Hobilerimiz kitap okumak okuyalım da sonuca varalım istiyoruz her kelimesini idrak edemeden. Yeni yerler keşfediyoruz daha tadına varamadan bitsin ve baska yerlere yolculuk yapalım istiyoruz. Yolculuğun bile tadini çıkarmadan varmak istediğimiz yere bir an önce gitmek istiyoruz.....hayatımızdan bir sürü örnek verebiliriz aslında. Mutluluk koşarak yakalanmaz halbuki yürürken yakalanır. Yavaş yavaş yürürken kendinle iyi gecinerek, kendinle iyi anlaşarak....
İnsanlığımi yitirirken
Japon edebiyatından okuduğum ikinci yazar olan Osami dazai pek tarzım olmadı.
Aristokrat bir ailenin oğlu olan Oba Yazo topluma dahil olmaya çalışan, herşeyi eline yüzüne bulaştıran, ailesi tarafından reddedilmiş, başarısız ilişkilerde kendini bulmaya çalışan bir karikatürist. Bir çok intihar girişimi yaşayan aynı zamanda roman yazarının da gerçek hayatıyla paralellik gösteren ana karakter sosyal hayatında hayal kırıklıklariyla ön planda. Yazarın intihar etmeden önceki günah çıkartmalarıni konu edinen bir kitap.
Pek zevk alarak okumadım.
Göçüp gidenler ya öte dünyaya ya başka diyara
Şermin Yaşar 'in kaleminden yine güzel bir hikaye dizisi. Daha önceki kitapları gibi Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu yaşanmış hikayelerden oluşuyor ve her okuduğunuz hikaye de ya kendi yaşamınızda tanıdık birşeyler buluyorsunuz ya da bu kadarı da olmaz diyorsunuz.
Adı üstünde göçüp gidenler ya öte dünyaya ya da başka diyarlara, geride kalanlara bazen dert bazen hüzün bazen umutsuzluk bazen de buruk bir sevinç bırakıyor. Bazı kayıplar neden? dedirtiyor bazıları iyi ki... Bazılari keşkelerle kafamızı gönlümüzü kurcalıyor bazıları ise ruhunu bedenini de söküp alıyor ki soru sormaya mecalin kalmıyor .Zaman herkes için farklı akıyor ama yine de akıp gidiyor. Nasip de yoksa elimize hiçbir şey geçmiyor.
Ahh Nemescek
Budapeşte 'nin sokaklarında zengin ve yoksul bir grup çocuk arasında geçen mahalle savaşları diyecek kadar basit , gerçek bir savaşı aratmayacak kadar planlı, gururlu, herşeye rağmen vatanı( arsa) korumak için verdikleri mücadeleyi anlatan bir kitap. Kütüphanemde yer alan değerli bir çocuk romanı. Kendisi küçük kalpleri büyük çocukların arkadaşlık, bağlılık, fedakarlık... üzerine biz büyüklerin sapkamizi önümüze alarak düşünmemiz gereken bir başyapıt.... Savaş bile kendi içinde kuralları olan bir sanattır. Hikayemiz ne kadar üzücü bir sonla bitse de hayat ve değer verdiklerimiz hakkında düşündürücü ve ders verici nitelikte yazılmıştır.
Soykırım
1992-95 yılları arasında Saraybosna 'da yaşanan soykırımın en acı gerçekleriyle anlatıldığı bir roman. Okurken şaşkınlıklar içinde kaldığım her satırında ağladığım , özelikle kadınların insanlık dışı muamelelere maruz kaldığı bu kadarı da olmaz , ne acılar yaşanmış ve ne acılara göz yumulmuş dediğim beni tarifi zor üzüntüye sokan satırlarla başbaşa kaldım. Dünyanın hiçbir yerinde yaşanmış ya da yaşanacak olan hiçbir soykırımın haklı sebebi olamaz.
Hindistan'dan Misselthwaite Malikesi'ne uzanan sihirli bir yolculuk
Uzun zamandır okuduğum en iyi klasiklerden biriydi. Huysuz, sevimsiz ve bencil Mary 'nin ailesini kaybedip Hindistan'dan ayrılması ve İngiltere 'de bulunan akrabasının yanına taşınmasıyla olaylar başlıyor. Sevgiden yoksun büyümüş Mary 'nin Misselthwaite Malikesi'nde duyduğu ağlama seslerinin kime ait olduğunu keşfetmesi ve koruda gezinirken bulduğu paslı bir anahtarın açtığı gizli bahçenin sırlarıyla dolu yolculuk anlatılıyor. Bir odada öleceğini sandığı kuzeniyle tanışan Mary ona gülleri, kuşları, toprağın kokusunu anlatarak hayata bağlıyor. Bu iki çocuğun arasindaki sihir okunmaya değer. Belki de güzel şeylerin olması için öncelikle yapılması gereken şey, o güzel şeylerin olacağını sürekli tekrarlamaktır.
