A BOBBISH

A BOBBISH
@MusaSedal
Antihumanist Scientist ️️️️‍️
Filozofların söylediği son derece doğrudur: Hayat geriye doğru anlaşılmalıdır. Ancak, unuttukları bir şey var: Hayat hep ileriye doğru yaşanır. Ve bu ikinci önerme üzerinde düşünüldüğünde hayatın asla yaşandığı sırada anlaşılamayacağı apaçık bir şekilde ortaya çıkar çünkü onu anlamak için ihtiyaç duyduğum sükûneti asla bulamam.
Reklam
15 Ocak 1953'te Collège de France'ta yaptığı, Felsefeye Övgü adıyla yayımlanan açılış konuşmasında, filozofların deneyimlerimizde belirsiz olan ne varsa onlarla ilgilenmeleri gerektiğini söylüyordu. Aynı zamanda, bu belirsizlikler hakkında akıl ve bilimi kullanarak berrak bir şekilde düşünmeleri gerekiyordu. Böylece, diyordu Merleau-Ponty, "Filozof, onu diğerlerinden ayıracak, birbirinden ayrılamaz iki özelliğe sahip olacaktır: kanıtlara bağlılığı ve belirsizliğe ilgisi." Bu iki özellik arasında sürekli bir gelgit, "bilgiden bilgisizliğe ve bilgisizlikten bilgiye doğru durmak bilmeyen" bir salınım yaşamalıdır. Merleau-Ponty'nin burada tarif ettiği şey farklı bir tür "kesişme", X biçimini alan bir iç içe geçiştir. Ancak bu kesişme bu sefer bilinç ve dünya arasında değil, bilgi ve soru sorma arasında gerçekleşmektedir. Bilgisizlikten kesinliğe hiçbir zaman tam olarak ulaşamayız çünkü araştırma ve inceleme zinciri bizi daima bilgisizliğe geri götürecektir. Bu benim şimdiye kadar okuduğum en iyi felsefe tanımı ve aynı zamanda da felsefenin bizi çıkış noktamızın bir adım ötesine taşımadığı zaman dahi (belki de özellikle o zaman) neden felsefe yapmaya devam etmemiz gerektiğine dair en iyi çıkarımdır.
Çirkinliğini saplantı haline getiren Sartre, kendinden bahsederken açık açık hep bu kelimeyi kullandı. Duyduğu utanç yüzünden bir süre insanlardan uzak durmayı seçmiş olsa da çirkinliğinin hayatını mahvetmesine izin vermemeye karar verdi. Özgürlüğünü çirkinliğine kurban etmeyecekti.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kurgu kötü değil, hayati bir olgudur. Para, devlet ya da şirket gibi ortaklaşa kabul ettiğimiz hikayeler olmadan hiçbir karmaşık insan toplumu işleyemez. Uydurduğumuz kurallara inanmadan futbol oynayamayız. Piyasalardan ya da mahkemelerden, benzer uydurma hikayelere inanmadan yararlanamayız. Ancak bu hikayeler sadece araçlardır. Hedeflerimiz ya da değerlerimiz hâline gelmemelidir. Sadece kurgu olduklarını unuttuğumuz anda gerçeklikle bağımızı kaybederiz. "Şirket için çok para kazanmak" ya da "ulusal değerlerimizi korumak" gibi çatışmaların içine düşeriz. Şirket, para ve ulus sadece hayalimizde var olabilir. Hepsini kendimize hizmet etmek için yaratmışken, neden onlar uğruna kendi hayatlarımızı feda edelim? 21. yüzyılda geçmişte görülmediği kadar güçlü kurgular ve totaliter dinler yaratacağız. Biyoteknoloji ve bilgisayar algoritmalarının yardımıyla bu dinler dakika dakika varlığımızı kontrol etmekle kalmayacak; bedenlerimizi, beyinlerimizi ve zihinlerimizi de şekillendirecek, cennetler ve cehennemlerden oluşan bütünlüklü sanal dünyalar yaratacaklar. Kurguyu gerçekten, dini de bilimden ayırmayı başarmak hiç olmadığı kadar zor ve hayati olacak.
Reklam
36 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.