Bütün davalar; hiç bir şeyden korkmayan, uğrunda seve seve canını, malını ve her şeyini harcamaya, feda etmeye hazır olan inançlı, davasına bağlı, yolunda sabit, görüşünde kararlı, darlıkta ve zorlukta sabırlı ve fedakâr kişilere muhtaçtır.
Din ve devletin birbirinden ayrılmasını isteyen düzen ve sistemlerin, İslâm dini ile hiç bir ilgisi yoktur.
İslâm dini böyle bir şeyi ne tanır ve ne de kabul eder. Bu sistem ve düzen bize Batı'dan getirilmiştir.
Çünkü Batı'da, hristiyanlık dininde din ile devlet ayrı ayrı olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Hristiyanlık dininde, ekonomi, kanun, sosyal düzen, devlet idaresi ve benzeri düzenlerle ilgili hiç bir görüş yoktur. O sadece vicdanlarda gizli olarak taşınan bir inançtır.Onun hayatla ilgili hiç bir düzen ve şekli mevcut değildir.
İslâm dininde ise durum farklıdır. İslâm dininin inanç sisteminde devlet vardır. Ekonomik, sosyal ve ahlâkî düzenler vardır. Kanun ve ibadet sistemi vardır.
" Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz.
Sabredenleri müjdele! "
(Bakara, 2/155)
'
Bugün, İslâm ümmetine düşen görev şudur: Üzerindeki uyuşukluğu ve ölüm uykusunu atmak, oynanan bütün çirkin oyunları bozmak, çevrilen bütün siyasî dolapları durdurmak ve bu hususta yapılan plânları yırtıp atmaktır. Her yerde varlığını, yeniden ispat etmeye kalkışmak ve hiçbir insanın söndürmeye güç yetiremeyeceği mukaddes ve yüce iman meşalesini yeniden alevlendirmektir.
Sayfa 70 - " 1953 yılı yayımlanan dergiden alıntı "Kitabı okudu