Uğultulu Tepeler - Emily Bronte
Neden geç kaldım bu kitaba diye kendime kızarak başlıyorum kitap yorumuma. Kiracı Lockwood, Uğultulu Tepeler’ deki herkesten uzak, gösterişli evinde yaşayan Heathcliff’ e görüşmeye geliyor, hava koşullarından dolayı huysuz, acımasız Heathcliff’in malikanesinde misafir olarak kalan Lockwood kaldığı odada kitapları karıştırıyor ve içerisinde boş satırlara yazılmış yazıları okuyunca merakı artıyor ve bu birbirinden kopuk, sevgisiz insanları araştırmaya başlıyor. Evindeki hizmetkarı Nelly Dean baştan sona Heathcliff’in hikayesini anlatıyor. İşte tam da burada başlıyor hikaye. Geçmişe taa en başa, Heathcliff’in çocukluğuna gidiyoruz. İki ayrı ailenin günlük yaşantısının, birbirleriyle görüşmelerinin arka planında güçlü bir psikolojik işleyiş var.
Bu bir imkansız aşk romanı değil bana göre. ‘Bir çocuk sevgiden yoksun, horlanarak, dışlanarak, şiddete maruz kalarak büyürse, içindeki nefreti perçinleyerek, intikam hırsını büyüterek nasıl kötü insan haline gelir, ve bu kötülük kendinden sonraki nesile nasıl aktarılır’ın romanı.
Zengin-fakir ayrımı, sınıf ayrımcılığı, ataerkil baskı, kadınların eve mahkumiyeti, kişisel menfaat doğrultusunda iki yüzlülük, zengin olmak, mirasa konmak için sevgisiz evlilikler ile Viktorya Dönemi’ni net görüyoruz.
Ben geç kaldım okumak için, siz geç kalmayın. Mutlaka okuyun.