Koalamundo

İnsanı diğer canlılardan ayıran taraf kendi düşünceleri üzerinde düşünebilmesidir, derler. En alt düzeyde olsun, bunu yapabilen insan kendiyle uğraşır. Kendi üzerinde çalışır. Düşüncelerini, davranışlarını düzelt- meye, yükseltmeye, ilerlemeye gayret eder. Fakat bu süreçte büyük çoğunluğumuz yüzeyde kalırız, derinlere inmek her babayiğidin harcı değildir. Stresimizi yönet- meyi, kaygılarımızı makul sınırlara çekmeyi, üzüntüye boğulmaktan kurtulmayı filan öğreniriz. Kırılganlıkla- rımızı tamir eder, etrafa kusursuz bir portre vermek zorunda olmadığımızı anlar, bariyerleri yıkarız. Bunlar büyük kazançlardır
Sayfa 95
Reklam
Hepsinden kötüsü kendimi yok edercesine yemeye başladım. İnsan yiyerek değil, yemeyerek yok olur zanneder çoğu insan. Oysa gereğinden çok ve Saçma sapan yiyenler kendilerini bitmeyen, acıklı bir Cezaya mahkûm eder. Yavaş yavaş görünüşlerini bozar, sağlıklarını yitirir, itibarlarından kuşkuya düşer, dürtüsel Dir yaşamın çok dar bir alanına sıkıştırırlar kendilerini.
Sayfa 68
Bugün ağaçlardan bahsetmem gerekiyor. Hep iştahlı olmanın nasıl bir şey olduğunu bilir misiniz? Tatlıyı, tuzluyu, ekşiyi, acıyı ayırmadan, her yemeği sevmenin? Ne hastayken kesilir iştahınız ne üzgünken. İştahlı olmakla obur olmak arasındaki çizgiyi koruyamamanın sebep- leri nelerdir? Mutlu olmak için yemekten başka pek bir seçeneğin olmadığı kısıtlı bir çocukluk mu? Keyfe kâfi gelecek helal dairesinin daraltıla daraltıla yemek yemeye indirgenmiş olması mı? Daha başka, aklımızın ermeyeceği incelikli sorunlar mı?
Sayfa 58

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bu yaşına geldiği hâlde hâlâ anlamadığı şey, insanın insan içindeyken kendi sıkıntıları sebe- biyle yüzünü asarak başkalarının canını sıkmaya hakkı olup olmadığı meselesidir. Yüzünden tebessümün eksik olmaması başının tasasızlığından değil, "Bunu başkalarına bulaştırmaya ne hakkım var." Diye dusunmesindendir. Bunu anlayabilecek ferasetten mahrum olanlar onu hep mutlu mesut zanneder.
Sayfa 50
hastalıklı ortamın kurulmasında ve beslenmesinde "Aman huzurumuz bozulmasın." yaklaşımının göz ardı edilemez bir payı var. Kim olduğunuzu yadsıyarak gir- diğiniz bu zindan giderek bir alışkanlığa dönüşüyor. Konfor alanının dışına çıkma cesaretini gösteremeyen korkaklar, alışkanlıkların sağladığı kolay yaşamı, özgür- lükleriyle ödeyerek kişiliksizleşiyor. Bundan sonrası saygının, güvenin, gelişmenin, hayattan zevk almanın eser miktarda bile görünmediği niteliksiz bir gölge yaşam. Her insan eşsiz bir bedene sahipken gölgelerimizin neredeyse birbirinin aynı olması tam da bu nedenle olsa gerek. Başkalarını rahatsız edeceğini düşünerek onlardan farklı olan benzersiz taraflarımızı ortadan kaldırdığımızda gölgeden farkımız kalmıyor. Artık inancımızı ve ilkelerimizi bırakın müdafaa edebilmeyi, otoritenin görüşünden başka inanç ve ilke geliştirmenin dahi mümkün olmadığı şekilsiz bir gölgeye dönüşmüş oluyoruz. Köle ruhlu gölge insanlar alıştıkları yaşamı özgürlüğe tercih ettikleri için Hz. Musa'dan soğan, sarımsak ve mercimek istemişlerdi. Özgürlüğün bedelini ödemek yerine zilleti normalleştirmişler, sürekli geride bıraktıkları köle yaşamını aramışlardı. İçinde bulunduğu durumu normalleştirmek zihnin, dayanamayacağı hayat şartlarıyla baş etme yöntemi olabilir. Bu nedenle onları yargılamak ve eleştirmek yerine özgürlüğe ve saygın bir insan gibi hissetmeye yavaş yavaş alıştırmak gerekir
Sayfa 40
Reklam
Reklam
75 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.