Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Aylin.

Aylin.
@Quarelda
Öğrenci
Üniversite
32 okur puanı
Mart 2017 tarihinde katıldı
-SON-
Birey, mevcut sürece karşı koymada güçsüz müdür? Kanımca bu sorunun yanıtı, “hayır”dır. Fakat gösterilecek tüm dirençle birlikte ödenmesi gereken bir bedel vardır. Özellikle direnç, ebeveynliğin Amerikan kültürüne karşı bir isyan hareketi olarak kavranmasını gerektirir. Örneğin sadece evli kalmaları bile kendi içinde, sürekliliğin çok az
Sayfa 188Kitabı okudu
Reklam
Fikir Ayrılıkları
Robert Cleaver ve John Dod “A Godly Form of Household Government” adlı yapıtlarında (1621) şöyle yazmışlar: “Beşikte yatan çocuk, hem inatçıdır hem de sevgi doludur.” Yazarlar şöyle devam ederler: “Küçük bedenine rağmen çocuk, her an yanlış yapma eğilimi içindedir... Eğer bu kıvılcımlar saçan beden, artan biçimde acı çekmezse, onun ateşi tüm evi şiddetli biçimde yakacaktır. Çünkü doğumla değil, eğitimle iyi olur ve değişiriz.” Rousseau'nun bu düşünceye karşı verdiği etkili tepkiye rağmen çocuklar, yüzyıllarca kendilerini “iyi” yapmak ya da doğal enerjilerini baskı altına almak için tasarımlanan bir eğitime maruz kaldılar. Elbette çocuklar,ilgilerine yönelik olarak işleyen bir sistem bulamadılar. 1597'nin başlarında Shakespeare bize, okulun yetişkinlerin denetimi altında olan bir eritme potası olduğunu gösteren dokunaklı ve unutulmaz bir çocuk imgesi oluşturdu. As You Like It (Beğendiğiniz Gibi)de ünlü “insanın yaş devreleri” pasajında Shakespeare, “elinde çantasıyla sızlanıp duran çocuk öğrenci / Ve güneşin parlamaya başladığı sabah saatlerinde sümüklü böcek gibi ağır ağır yürüyen / İsteksizce okula giden” bir öğrenciden söz eder.
Shakespeare,kral ve okuma oranı
Shakespeare, Stanford’daki bir gramer okuluna gitmiş ve oradaki deneyimi ona ünlü şikayetini ifade etmede ilham vermişti, çünkü Shakespeare’in muhtemelen Lyly'nin Latin Gramerini okuması gerekmişti. Henry VI’nin II. kısmında Shakespeare şöyle yazmıştır: "Sen, bir gramer okulu kurmak için krallığın gençliğini hainlikle baştan çıkardın... Senin genellikle bir isim ya da fiilden konuşulduğunda ve bu tür iğrenç sözcükleri hiçbir Hristiyan’ın işitmeye dayanamayacağı durumlarda yüzüne vurulacak. " Fakat çoğu İngiliz, okulların oluşturulmasının ülke gençliğinin ahlakını bozduğu konusunda Shakespeare ile aynı düşünceyi paylaşmamıştır. Gerçekten de, İngilizler kız çocuklarını okula göndermede bile isteksiz davranmamışlardır: Norwich’te verilen serbest eğitim, her iki cinsiyetten çocuklara açıktı. Eğitimin büyük ölçüde orta ve üst sınıfların paylaşımı altında olmasına rağmen, yoksullar arasında bile bazı kadınların okuyabildiklerine ilişkin kanıtlar vardır.
Sayfa 54 - ilgili diziler: will,reign,tudorsKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Din ve Matbaa
16. yüzyılın ortalarına kadar Katolikler, okumayı dinsel çözülüşe neden olan bir etken olarak görüp sosyal okur-yazarlıktan uzaklaşmaya başlamışlar ve sonunda Erasmus gibi yazarların çalışmalarına yaptıkları gibi anadillerde yazılan İncillerin okunmasını yasaklamışlardı. Okumaya dinsel inançlara aykırı düşünceler olarak bakılmaya başladı ve okunması yasak kitaplar listesi giderek arttı. Dinsel inançlara aykırı düşünceler konusunda açıkça taraf tutan ve buna ek olarak okur-yazarlığın batıl inançları ortadan kaldırmada işlevi olacağını uman Protestanlar, basım kaynaklarını kendi çıkarları için kullanmaya ya da işletmeye devam ettiler ve bu tutumlarım Yeni Dünya'ya da taşıdılar. Gerçekten de okuryazarlığa dayanan bir eğitime en yoğun bağlılığı, İskoçya Protestan Kilisesi'nde görüyoruz.
16 yy. ve çocuk
16. yüzyıldan önce çocuk yetiştirme üzerine yazılmış kitap yoktu. Sadece kadınlara ilişkin anne rolüyle ilgili çok az kitap vardı. İşte bu yüzden cenaze alayı da dahil çocuklar çoğu törenlerde yer alırdı. Çocukları ölümden koruyacak neden yoktu. Bu yüzden de çocuk edebiyatı gibi alanlar oluşmamıştı. Gerçekten de edebiyatta “çocukların başlıca rolü, ölmekti. Genellikle suda boğularak ya da terkedilerek ölürlerdi... “. İşte bu yüzden çocuk bakımı ile ilgili olan bilim dalı, Pediatrics üzerine kitaplar yazılmamıştı. *Yine bu yüzden çocuklar, tablolarda minyatür yetişkinler olarak çizilmişti.*
Reklam
Ortaçağ çocukları ve günümüz
Ortaçağ dünyasında okuryazarlığın, eğitim düşüncesinin ve ayıp fikrinin olmaması, çocukluk fikrinin oluşmadığının göstergeleridir. Doğaldır ki bu öykünün içine sadece yaşamın sertliğini değil, yüksek orandaki çocuk ölümü oranlarını da eklemeliyiz. Kısmen çocukların var kalma yetersizliklerinden dolayı yetişkinler, çocuklara yönelik olarak normal kabul ettiğimiz duygusal bağlılıklar gerçekleştiremediler. Yaygın görüş, iki ya da üçünün yaşayabileceği yargısıyla çok çocuğa sahip olmaktı. Bu temellerde insanlar, açıkça kendilerini çocuklara bağlı kılmazlardı. Aries, beş çocuklu üzgün bir kadının komşusu tarafından söylenen bir sözü kaydeden bir belge alıntılamaktadır. Komşusu kadını rahatlatmak için şunu söylüyor: 'Yaşlandığında seni rahatsız etmelerinden önce sen onların yarısını ya da belki de hepsini kaybedeceksin”. yüzyılın sonlarına kadar çocuklar vasiyetnamelere bile dâhil edilmezlerdi, çünkü yetişkinler, çocukların çok uzun süre yaşayamayacağını düşünürlerdi. Gerçekten de bundan dolayı Avrupa'nın bazı kesimlerinde çocuklara cinsiyetsiz cinsler olarak davranırlardı. Örneğin 13. yüzyıl İtalya'sında, ölen çocuğun cinsiyeti asla kaydedilmezdi. Fakat çocukluk düşüncesinin yokluğunun bir açıklanma biçimi olarak, yüksek çocuk ölüm oranlarına bu kadar çok önem vermenin yanlış olacağına inanıyorum. 1730 ile 1779 arasında Londra'da ölen insanların yarısı, 5 yaşın altındaydı, fakat İngiltere, daha sonra çocukluk düşüncesini geliştirmişti
Çocukların eğitilme geçmişi
Lloyd deMausse bu konuda şöyle yazmıştır: “Çocukların disipline edilme yöntemleriyle ilgili topladığım veriler, on sekizinci yüzyıldan önce çocukların büyük bir oranının günümüzdeki deyimle hırpalanmış çocuklar olduğuna inandırmaktadır beni”. Gerçekten de, deMausse incelediği yüz anne kuşağının, bebeklerine heyecan duymayarak baktığım ve çocukların bir sıkıntıdan diğerine acı çektiğini, çünkü annelerin (ve empatik olarak babaların) çocuklarının duygularını anlayabilecek gerekli fizik donanımlardan yoksun olduklarını tahmin etmektedir. Belki de deMausse, bu tahmininde haklıdır. Günümüzde bile çocukların duygularını anlayabilecek kapasiteye sahip olmayan aileler vardır ve bu durum çocuk bilinçliliği konusunda dört yüzyıl sonra söz konusu edilebilmektedir. O halde Platon, Protogaras'da itaat etmeyen çocukların sopa kullanılarak korkutulabileceğini yazdığı zaman bu davranışın geleneksel uyarmanın daha ilkel bir çeşidi olduğuna inanabiliriz. Gençliğe erdem aşılamakla yükümlü tüm okulları ve gösterdikleri ilgileriyle eski Yunanlıların, çocuk psikolojisi ya da çocuk bakımı düşüncesiyle bizi şaşırttıklarına da inanabiliriz. Tüm bunları söyledikten sonra, Eski Yunanların bize çocukluk fikrinin bir önsel imgesini verdikleri sonucuna vardığımızı söylemenin bir dürüstlük olacağını düşünüyorum.
Ispartalılar, bile okullar kurmuşlardı. Plutarch'ın Yaşantılar adlı yapıtındaki Lycurgus yaşamına göre Ispartalılar, yedi yaşındaki erkek çocukları, jimnastik yaptıkları ve beraber oynadıkları derslere kaydederlerdi. Çocuklara biraz okuma ve yazma da öğretilirdi. Plutarch’ın aktardığına göre bu uygulama, çocukların sadece yeteneklerine hizmet etsin diye fazla uzatılmazdı.
Lolitacılık :(
Şu anda, Amerika'da on iki ve on üç yaşındaki kız çocukları, en yüksek ücretli modeller arasında yer almaktadırlar. Bu kızlar, tüm görsel iletişim araçlarındaki yayımlanan reklamlarda bilmiş ve cinsel çekiciliğe sahip yetişkinlerin kılığında giysiler içinde gayet rahat bir erotik hava içinde halka sunulmaktadırlar.
Çocuk adamlar (!)
Amerika'da çocukların doğum gününü kutlama âdeti, on sekizinci yüzyılın büyük bölümünde olmamıştır {1} ve gerçekte herhangi bir biçimde çocukluk çağının kesin işaretleri, iki yüzyıldan daha eski olmayan yeni bir kültürel alışkanlıktır. Daha önemli bir örnek ele alalım: 1890'ların sonlarına kadar Amerikan liseleri, 14-17 yaş arası nüfusun sadece %7'sini kaydetmiştir. Kalan diğer %93 oranındaki çocuklar, yetişkin emek gücü olarak, gün doğumundan batınıma kadar büyük şehirlerimizde çalışmışlardır.
Reklam
Gazali ve öğrenci
1.Zihinsel arınma ilkesi:temiz kalp 2.Dünyevi bağlardan kopma ilkesi 3.Güven ve saygı 4.İhtilaflardan (anlaşmazlıktan) kaçınma ilkesi: çünkü irade zayıflar , akıl karışır, ümitsizliğe düşürür 5.Genel bakış ilkesi: yani formasyon almadan uzmanlıktan kaçınma.. 6.Öncelik ilkesi 7.Basamaklı öğrenme ilkesi 8.Değer ilkesi:Burada da Gazali neden din ilimlerinin tıp bilimlerinden yüce olduğunu açıklar.Çünkü din ilimleri ebedi saadet tıp ilmi ise dünyevi sağlıktır 9.Gaye ilkesi:Allaha yakınlık en baştadır makam servet değil 10.Amaç ve araç ilkesi
Platon
Bir anlamda o çağımızda bahsedilen *kadın* ve erkeğe eşit şans fikrinin babasıdır
Freud ve Rousseau
...Freud ve Rousseau gibi düşünürler uygarlığın insan üzerinde olumsuz etkiler yaptığını ve doğaya dönülmesi gerektiğini savunurlar..toplum ve uygarlık insanı yozlaştırmaktadır..iyi insanın akıl ve ruh sağlığını bozmaktadır
Erich Fromm
...Bunlardan biri bağımlılıktan özgürlüğe geçiştir..Erich Fromm a göre birinci eğilim en baskın olanladır
Ruh ve Karanlık
Ruhun gerçekten karanlık içinde olduğu bir gecede, saat her zaman sabahın üçüdür.
39 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.