Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Sibel ARAS

Sibel ARAS
@SA35
Hayat"cik"dir yaşanır be ya!.. Think of it as a diary light a candle rather than curse the dark
Sabitlenmiş gönderi
“Şunu unutma ki, yeryüzünde gecikmişliğin ilacı yoktur.”
Hasan Ali Toptaş
Hasan Ali Toptaş
Reklam
İbni Haldun: “Hayat uzun bir yürüyüş, yarı yolda kesilmemek için yeni bir çocukluk bulmak gerek.”
Ruhun hazinelerinin ve şölenlerinin bekçisi olan tanrısal, o şanslı çekingenlik. Ah nasıl da isterdim hiç olmazsa bir ruha biraz zehir, huzursuzluk, şaşkınlık katmayı. İçinde yaşadığım kesmekeşin boşluğuna karşı bir teselli olurdu bana. İnsanları yoldan çıkarmayı hayatımın amacı olarak benimseyebilirim. Ama sözlerimin karşısında titreyen tek bir ruh var mı? Beni duyabilecek tek bir varlık var mı, benden başka?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Aynalarda gördüğüm suretim, hep ruhumun kollarına sığınırdı. Düşüncelerimde bile olduğum gibi var olabilirdim ancak: zayıf ve beli bükük biri. Her şeyim çoktan ölmüş bir çocuğun eski fotoğraf albümüne yapıştırılmış, renkli bir prens tipografisini anımsatıyor. Beni sevmek, bana acımak demek. Gelecek zamanın sonlarına doğru bir gün biri çıkıp hakkımda bir şiir yazacak, ben de belki ve ancak o zaman, Kendi Krallığım’da hüküm sürmeye başlayacağım. Tanrı; biz varız ve her şey bundan ibaret değil, demek.
Belki de bir gayret gösterip şu biricik, benzersiz işe girişmenin zamanı gelmiştir: hayatını gözden geçirmek. Uçsuz bucaksız bir çölün tam göbeğindeymişim. Edebi bir dille bir vakitler ne olduğumu, bu noktaya nasıl geldiğimi açıklamaya çalışıyormuşum.
Reklam
Doğuştan bana ait olan içimdeki toprağı, adım adım fethettim. İçinde bir hiç olarak kaldığım bataklığı, azar azar ele geçirdim. Sonsuz varlığımı doğurdum, ama kendimi kendimden forsepsle koparmak zorunda kaldım.
Dünyada yalnızım… İnsanlar bana değmeden geçiyor yanımdan. Etrafımda havadan başka şey yok. Kendimi o kadar tecrit edilmiş hissediyorum ki, üzerimdeki giysiyle aramdaki boşluğu bile algılıyorum… Yaşamak, başkalarının niyetleri ile örgü örmektir. Olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum. Pencerenin kenarına oturmuş, dışarıda var olan evrensel hayat denen hiçliği seyrediyorum. Ben kendimi, kendimin bir fikri olmaktan başka türlü algılamadım.
680 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Huzursuzluğun Kitabı
Huzursuzluğun KitabıFernando Pessoa
8.6/10 · 10,4bin okunma
Sibel ARAS
Bir kitabı okumaya başladı
Şah ve Sultan
Şah ve Sultanİskender Pala
8.5/10 · 32,4bin okunma
Uygarlık tarihi bize yazarın ya da devrimcinin düşüncelerini, yaşam koşullarını ve eğilimlerini açıklayabilir. Örneğin Luther'in çabuk öfkelenen karakterde olduğunu, falan söylevleri verdiğini, Rousseau'nun kimseye kolay kolay güvenen bir kişi olmadığını ve belirli birtakım kitapları yazmış olduğunu öğreniyoruz; ama Reform ertesinde halkların niçin kılıçtan geçirildiğini, Fransız Devrimi sırasında insanları niçin boğazladıklarını bilemiyoruz.
Reklam
"Dünyada bir tek şey korkunçtur: İnsanın, ömrünün sonuna kadar acı çeken birine bağlanması! Bu, sonu olmayan bir işkencedir!"
Yalnız o gün, öldürülmüş ya da sakatlanmış insanlarla dolu savaş alanını dolaşırken (o insanların, kendi istenci sonucunda bu duruma düştüklerini sanıyordu), o insanlara bakarak, yalnız kendi kendini aldatıp bir Fransız'a karşılık beş Rus'un öldürüldüğünü hesaplayarak, sevinmek için birtakım nedenler bulmakla yetiniyordu. Yalnız o gün, Paris'e yazdığı bir mektupta, savaş alanında elli bin ölü yattığı için, 'savaş alanı pek görkemliydi,' diye yazmakla kaldı.
Nikolay Rostof, öbür yana döndü ağır ağır; bir şey arıyormuş gibi uzaklara, Tuna’nın sularına, gökyüzüne, ufka, güneşe bakmaya koyuldu... Ve gök ne kadar güzel, ne kadar derin, ne kadar mavi, ne kadar sakin görünmekteydi ‘Tanrım!’ Ve ufka yaklaşan güneş nasıl da parlak, nasıl da göz kamaştırıcıydı! Ve parlamaktaydı insanı çağırırcasına! Tuna’nın ötesinde, uzaklarda görünen mor dağlar, manastır, gizemli dar geçitler, tepelerine dek sisle örtülü çam ormanları daha da, daha da güzeldi! Sessizlik oradaydı, mutluluk orada... ‘Orada olsaydım hiçbir şey istemeyecektim, hiçbir şey!’ diye düşünüyordu Rostof. ‘Yalnız bu güneşte bile, bende ve güneşte öylesine büyük bir mutluluk var ki! Buradaysa... iniltiler, acılar, ve korkular... Sınırsız bir kargaşa ve dipsiz bir telaş... İşte gene bağırıyorlar, geriye doğru bir yerlere koşuyorlar gene... ve ben de koşuyorum onlarla birlikte... koşuyor, koşuyorum! Ve işte, tam üstümde ölüm var, çevrem ölümle kaplı... Her yanım ölüm!.. Bir an, bir an evet, yalnız bir an... Ve sonra... Sonrasızlık başlayacak sonra... sonra bu güneşi, bu suyu, bu dar geçidi artık göremeyeceğim...’ O anda güneş bulutların arasına gizlenmeye başlamıştı. Başka sedyeler belirdi Rostof’un önünde... Ölümle sedyelerin uyandırdığı korku ve güneşle yaşama beslediği sevgi, ve heyecan verici bir duygu olarak birbirine karışıyordu içinde genç adamın. Ve Rostof, yüreğinde derin bir ürperişle kendi kendine şunları fısıldadı: “Tanrım! Şu göklerde olan sen! Kurtar, bağışla, koru beni!”
1808 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
222 günde okudu
Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)
Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)Lev Tolstoy
8.9/10 · 20,9bin okunma
Ama… bağışlanamayacak ölçüde mutluyum. Sihir dolu bir şey geçti başımdan. Bir kâbustan uyanıp da, o korkunç şeylerin hiçbirinin gerçek olmadığını anladığı anda bir insanın hissettiklerini bilirsin… Uyandım ben kâbustan. Acı dolu, korkunç günlerim geride kaldı. Uzun süredir, özellikle buraya geldiğimden bu yana öyle mutluyum ki!
Doğrusu ölüm düşüncesinden kurtulabilmiş değilim. Evet, aslında uzun süreden beri bir ölüyüm. Bütün bu yaptıklarım da saçma sapan işlerden başka bir şey değil. Sana gerçeği söylüyorum. Yaptığım çalışmalara çok değer veriyorum ama aslında hayat dediğimiz şeyin küçücük bir gezegenin üzerindeki bir küf zerresinden başka bir şey olmadığını düşünüyorum. Bizim büyük çalışma, fikir, iş dediğimiz şeylerin hepsi de sanki toz topraktan başka bir şey değil.
1.514 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.