Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.27
Sare Gökmen
Sare Gökmen
@SareGokmen
Rengarenksin tek bir rengin içinde, hem de tüm parlaklığınla.
56 okur puanı
Şubat 2016 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Wulf Dorn'un bütün kitaplarını okudum. Hepsinde psikolojik rahatsızlık yaşayan birinin yaşadıgı olayların mantık çerçevesinde açığa çıkması söz konusuydu. Bu kitap diğer kitaplarından farklıydı. Sanki yazar bu kitabı dünyanın şu an ki haline sitem olarak yazmış gibiydi. Bir sonuca bağlanmıyordu yani.
Laura adındaki karakterimiz ıssız bir köy yolunda kaza yapmış olarak ablası Su'nun eski eşi Patrick tarafından bulunuyor. Bagajında da bir çocuk cesedi buluyor. Laura onu gitmemesi konusunda uyarsada Patrick eski eşini bulmak için o köye gidiyor. Ve daha sonra köydeki 163 kişiyle birlikte ortadan kayboluyor. Bizde bu olayı çözmek isteyen polis ve psikiyatristi okuyoruz.
Kitabı sevdim ama dediğim gibi psikolojik gerilim gibi değildi. Daha çok bir sitem gibiydi. Sanki yazar dünyadaki acımasızlıkları dile getiren bir kitap yazmak istemiş.
Yinede sevdim ve sıkılmadan okudum. 1 puanı sonundan kırdım. Her şey mantık çerçevesinde sonuca bağlansa daha çok severdim.
Ama tabi ki Wulf Dorn ne yazsa okurum. :)
Sevmedim...
Sanırım ben kitabı okuyup çok seven çoğunluktan farklı bir kitap okudum.
Horasan Halifesi Halid her gün yeni bir kızla evleniyor ve her şafakta onları öldürüyor. Kimse sebebini bilmiyor. Şehrazad'ın en yakın arkadaşı Şiva'da Halid'in kurbanlarından biri olunca, Şehrazad intikam almak amacıyla Halid'le evlenmeye gönüllü oluyor.
Yazar
Çoğu kişinin aksine ben kitabı beğendim.
Marslı kitabı ile çok fazla kıyaslanmış. Marslı kitabı benim favorilerimdendir ve bu kitap onunla kıyaslanamaz. Çünkü bence türleri bile aynı değil.
Bu kitabı bilim kurgu olarak satışa sunmuşlar ama kesinlikle değil. Bu kitap bazı bölümleri Ay'da geçen bir gençlik romanı.
Belkide bu kadar sevilmemesinin sebebi budur. Bilim kurgu okumayı beklerken ilk 150 sayfa boyunca sıkıcı ergen sorunları okumuş olmak.
Konusundan bahsetmeyeceğim ama kitap çok hızlı okunuyordu. Ne ara yarısına geldim ne ara bitti anlamadım. Beklediğimden çok farklıydı. Bende bir bilim kurgu bekliyordum çünkü.
İlk yarısı sıkıcıydı ama dediğim gibi o kadar hızlı okunuyor ki hemen asıl kısma geliniyor. Asıl kısım derken karakterlerimizin nihayet Ay'a geldikleri kısımdan bahsediyorum. Oradan sonra her şey çok hızlı olup bitiyor. Sonunda bence yarım kalmış gibi değildi, net bir sondu.
Kitabı gece okudugum için ürktüm biraz. Bu yüzden de sevmiş olabilirim.
Bence merak ediyorsanız kötü veya iyi yorumlara takılmayın. Beğenip beğenmeyeceğinizi okumadan bilemeyeceğiniz türden bir kitap bana kalırsa.
Okur Takip Önerileri
Yazarın okudugum ikinci kitabı ve sanırım Şizofren'i daha çok sevdim.
İlk defa bir kitabı hem çok merak ettim, hem de okurken aşırı derecede sıkıldım.
Dr. Ricky Starks bir psikoanalist. Kendisi hayatını bir düzene koymuş. Her gün aynı saatlerde hastalarını aynı şekilde kabul ediyor, aynı saatlerde dışarı çıkıp aynı yerlere gidiyor.
Bir gün bu düzenini bozacak bir mektup alıyor. Mektubu yazan kişi kendine Rumplestiliskin diyor ve doktorun hayatını mahvettiğini bu yüzden ya 15 gün içinde kendisinin kim oldugunu bulmasını ya da intihar etmesini istiyor. Biz de bu psikopatın kim oldugunu bulma çabasında doktorun neler yaptıgını okuyoruz.
Kitabın ilk yarısı çok sıkıcıydı ama ikinci yarısı çok heyecanlıydı. İlk yarısı günlerce elimde sürünürken ikinci yarısını bir oturuşta bitirdim.
Kitabın dili çok fazla detay içeriyor. Doktorun geçtiği yolları, evleri, konuştuğu kişiyi vs. o kadar detaylandırıyorki... Merak ettiğim halde sıkılıp bırakıyordum bu sebeple.
Dili dışında kitabın kurgusu çok iyiydi. Gereksiz detaylar atılsa, kitap hem çok kısalır hemde kusursuz olurdu benim için.
Sonunuda beğendim. Beklenmedik bir şekilde sonlandı.
Okurken filmi olsa çok güzel olur diye düşündürdü bana.
Sonuç olarak kitabı okumak istiyorsanız sabırlı olmanızı tavsiye ederim.
Ve sadece dilinden dolayı yazarın başka kitabını okuyacağımı sanmıyorum... :(
Çok farklı bir kitaptı.
İzlanda'daki bir yanardağın etkisiyle özel güçlere sahip olan çocuklar var. Bunlara yanardağ çocukları deniyor. Her yanardağ çocugunun yeteneği ve yeteneğinin boyutu değişiyor. Kaleb bir empatik ve en güçlülerinden biri.
Bütün yanardağ çocukları iyi değil tabi. Yeteneklerini kötülük için kullanıp normal insanlar için tehlike oluşturanlar büyük bir çoğunluğu oluşturuyor. Bu sebeple kendilerine Gözcü diyen bir askeri örgüt bu yanardağı çocuklarını takibe alıp gözlemliyorlar ve müdahale ediyorlar.
Kitap ilahi bakış açısıyla yazılmış. Ama farklıydı. Yani aynı anda farklı yerlerde olan olayları okuyabiliyoruz zaman zaman.
Fransızcadan çevrildiğinden dolayı sanırım, dili başta çok değişik geldi. İlk 100 sayfadan sonra alıştım. Zaten dili farklı gelsede olaylar o kadar çekiciydiki devam ettim.
Başta da dediğim gibi kitap çok farklı ve çok güzeldi. Özellikle sonu çok iyiydi. Devamını çok merak ediyorum.
Farklı bir kitap okumak isteyenlere tavsiye ederim. :)
Kitap "Gerçek mi yoksa hayal mi?" temalıydı ve aslında iyi işlenmişti. Kitabı bitirdim ve hala bazı şeyler hayal miydi gerçek miydi anlayamadım. Bu beni rahatsız ediyor. Okurken kafam karışsın ama bitince her şey yerine otursun isterim. Ama bu kitabı düşününce eksiklik hissediyorum. Bir serinin ilk kitabıymış belki devamında tamamlanır
MÜKEMMELDİ.
Yazarın hissetmemizi istediği her şeyi hissettim. Karanlığı, heyecanı, korkuyu, endişeyi, tutkuyu...
Akıcıydı, neler olacağını sürekli merak ettim. Bu yüzden hızlı okudum. Şimdi üçüncü kitap çevrilmeden bittiği için acı çekiyorum. Yani eğer meraktan kıvranmak istemiyorsanız bekletmenizi tavsiye ederim. :)
Çok tatlı bir gençlik romanı. Üniversiteye yeni başlayan bir kızın hikayesi.
Yazım dili akıcı. Kitap biraz fazla uzatılmış gibi geldi sadece. Bu kadar uzun bir kitap olmasa daha güzel olurmuş. Çünkü bir zaman sonra artık başka olay olmayacak diyebiliyordunuz.
Karakterler çok gerçekçiydi. Onları çok sevdim.
Aralardaki Simon-Baz hikayeleri bazen çok sıkıcı geldi. Cath'in onları Levi'ye okudugu kısımlar sıktı beni.
Bunun dışında gayet tatlıydı. Büyük beklentiye girmeden, çok kafa yormayı gerektirmeyecek güzel bir kitap istiyorsanız bence bakın. :)
Kitap konu olarak çok ilgi çekici ama bence iyi yazılmamış. Aynı anda birçok olay oluyor ve yazar bu olaylar arasındaki bağlantıyı görmemize izin vermiyor. Bazı bölümleri okurken "Bu bölüm niye var?" diye düşünürken buluyordum kendimi. Sonunda bölümler arasındaki bağlantıyı öğrenince de "Bu muydu cidden?" dedim. Daha karanlık bir son bekliyordum. Sanki kitabın gizemine öylesi bir son yakışırmış gibi hissettim.
Kitap çok yavaş ilerliyor. Kitap toplamda 511 sayfa ama ben 400 sayfayı geride bırakmış olmama ragmen hala hiçbir şeye anlam veremiyordum. Ve bu kesinlikle yazardan kaynaklıydı. Okuyan kişi hiçbir şey anlamasın diye karakterler arasındaki konuşmaları özenle yazmış adeta. Farklı bir dil konuşuyorlarmış gibi hiç anlam veremedim. Son 100 sayfada biraz biraz azaldı bu durum.
Kitabı sevmeyenlerin neden sevmediğini, yarım bırakanların neden sıkıldıklarını görebiliyorum. Ben zaman zaman çok sevdim, zaman zaman sıkıldım. Yani ilginçti kitap benim için.
Okumak isterseniz bir şans verin bence. Belki siz çok "büyüleyici" bulursunuz. :)
Kitabın konusu hakkında hiçbir şey söylemeyeceğim. Çünkü bana kalırsa bu kitap hakkında hiçbir şey bilmeden okunması gereken kitaplardan. Bir cinayet çözülmeye çalışılıyor ve söyleyeceğim herhangi bir şey kitabın kurgusunu mahvedip sizi doğrudan sonuca yönlendirebilir. Bu da bu kitabın zevkini kaçırır.
Kitabın heyecanı oldukça yüksek. Eğer araya bayram girmese elimden bırakmadan başladıgım gibi bitirirdim. Ve sonu çok iyi bir şekilde bağlanmış. Yani sonu okuyunca "vay bee" dedirtti bana.
Gizem, polisiye seviyorsanız tavsiye ederim mutlaka okuyun. :)
Karakterler, olaylar her şey mükemmeldi. Resmen kitabın tadı damağımda kaldı. Bitmesin diye yavaş yavaş okudum. Mükemmel bir kitaba mükemmel bir devam olmuş ikinci kitap.
Fantastik sevmiyorsanız bile mutlaka bir şans verin. Pişman olmayacaksınız...
Yazarın ilk kitabı oldugundan dolayı sanırım kitapta bazı mantıksal hatalar gözüme çarptı.
Genç yetişkin türünde olduğu için zaman zaman gözlerimi devirerek okumama sebep olsada kitabı sevdim. Ama yinede karakterlerin bazı saçma kararları beni çileden çıkarttı. :)
Kitabı geceleri okumayı tercih ettiğim için bazı bölümlerde çok fazla gerildim, ürperdim. Bu kitabı sevmemde en önemli etkenlerden biri.
Cevaplanmamış bir sürü soru var bu yüzden seriye devam etmek için heyecanlıyım..
George R. R. Martin'e kesinlikle katılıyorum. Kitap canlı, fazlasıyla orjinal ve çekiciydi.
Camorr şehrinde, hırsızların lideri ile Camorr Dük'ü arasında yapılmış gizli bir barış var. Bu barışa göre hırsızların dokunamayacagı ve dokunabileceği bölgeler belli. Locke Lamora bir hırsız. Hırsızlar arasında sıradan bir hırsızmış gibi tanınsa da aslında kıvrak zekası sayesinde göründüğünden fazlası. Kitap Locke ve çetesi Centilmen Piçler hakkında.
Başlarda dünyaya hakim olamadım ve sıkıldım. Direk bir olayın ortasında başlıyoruz. Geçmiş ve şimdiki zaman aynı anda anlatılıyor. Bu sebeple başta kitapta ne oluyor hiç adapte olamadım. Bu yüzden kitabı bitirmem uzun sürdü.
Ne zaman ki yazarın diline alıştım, ondan sonrası aktı gitti. Bitsin istemedim. Neyseki devam kitapları var.
Kitapla ilgili olumsuz olarak söyleyebileceğim tek şey çok fazla detaya girmesiydi. Yazar bu detayları asla boş yere vermiyor tabiki. Onları bize veriyor ki olayın temelinde yatanları anlayalım. Sonuçta yepyeni bir dünya kuruluyor kitapta. Ama yine de çok fazla geldi. Biraz daha az olsaydı kusursuz olabilirdi kitap benim için. Aralarda bazen alakayı yakalayamadıgım için okumam yavaşladı. Ama kitabın son sayfasını kapattığımda anlatılan her şeyin bir sebeple anlatıldıgını, hikayeyi tamamladıgını gördüm.
Devam kitaplarını kesinlikle okuyacagım. Karakterleri özleyeceğimden eminim.
Normalde kitapları yarım bırakmaktan hiç hoşlanmam. Hiç beğenmesem bile bitirmeye zorlarım. Ama ben zevk için okurken hiç beğenmediğim bu kitapla vakit kaybetmek istemedim. Okunmayı bekleyen bir sürü kitabım varken.
Sorun yazım dili. Okurken beni deli etti. Farklı yazım şekillerini normalde severim ama bu kitapta hiç sevmedim. Karakterlerin batıl inançlarıda her seferinde gözlerimi devirmeme sebep oldu. Kısaca sevmedim. Çok seveceğimi düşünerek başlamıştım oysaki. :(
Serinin ilk kitabını bitirir bitirmez Sis ve Öfke Sarayı'nı okumaya başladım ve şunu söyleyebilirim ki binlerce kat daha iyiydi.
Meğerse ilk kitapta hiçbir şey olmuyormuş. Bütün olaylar buz dağının görünen kısmı bile değilmiş.
Kitap, ilk kitabı bıraktığımız yerden 3 ay sonrasında başlıyor. Feyre yaptıgı şeyleri unutamıyor, psikolojik ve fiziksel olarak tamamen bitik durumda. Tamlin kendi dünyasında. Yakında düğünleri var. Düğünlerine beklenmedik biri katılıyor ve bununla olaylar başlıyor.
Kitabın her sayfası, her olayı çok heyecanlıydı. Özellikle sonu... Ah o sonu... Üçüncü kitabı beklerken acı çekeğim resmen.
İlk kitabı okuyup beğenmediyseniz bile lütfen devam edin. Enfes bir kitap sizi bekliyor.
