Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sadık

"İnsanın içindeki vahşi hayvanın hayvani yönü iğrenç," diye düşünüyordu Nehlüdov. "Fakat bu hayvani yön saf bir şekilde ortaya çıktığı zaman ruhsal yaşamının en tepesinden bakıyorsun ve ondan nefret ediyorsun, düşsen de kalksan da olduğun gibi kalıyorsun; ancak içindeki bu hayvan, sahte bir estetiğin, şiirsel bir kabuğun altına gizlendiği ve önünde eğilmeni beklediği zaman onu tanrılaştırarak, iyi mi kötü mü düşünmeden kendini ona tamamen kapatıyorsun. O zaman da çok kötü oluyor."
Sayfa 433Kitabı okudu
Reklam
Kötü bir davranış yalnızca başka kötü davranışların yolunu düzler, kötü düşünceler ise karşı konulamayacak şekilde bu yolda yürümeye çağırır.
Sayfa 414Kitabı okudu
İnsan sanki inadına yapar gibi gider, hep yaralı yerini çarpar, bunun tek nedeni ise çarptığını ancak yaralı yerini vurunca fark etmesidir.
Sayfa 344Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Çünkü pijamalarını çıkarmadan çorabını giymeye başlayan bir insan, kendini giyinme eyleminin içinde bulduğu için, pijamalarını çıkarınca onları katlamadan yatağın üstüne fırlatır. Bunun zararı nedir? Bunun zararı şudur: Bakkaldan dönünce katlanmamış pijamalarla karşılaşan yalnız bir insan, istemeden bir geriye dönüş yapar ve bu arada hiç yaşamadığını düşünür.
Sayfa 323Kitabı okudu
Ben, bütün bunları, istediğim gibi yorum yapabilmek için anlattım, albayım. Yoksa, böyle acıklı kıssalara dayanacak sinir yok bende.
Sayfa 306Kitabı okudu
Reklam
Ruhumu okuyor albayım. Yüz kırk ikinci sayfaya kadar geldi. Yalnız hafızası zayıf olduğu için, baş tarafını unuttu.
Sayfa 302Kitabı okudu
Ben yalnız seninle ilgiliyim. Seninle ilgili olan her şeyi bana beğendirmek zorunda değilsin.
Sayfa 298Kitabı okudu
Alışılmış değerlendirmelere göre, ben bir hiçim albayım. Ölçülerimi kendim getirmek zorundayım bu nedenle. 'Zayıflık' adlı bir kuvvet birimi yokmuş albayım.
Sayfa 287Kitabı okudu
Hayat, talimlere benzemiyor albayım. Gerçek mermiler, insanı yaralıyor.
Sayfa 286Kitabı okudu
"Durum gittikçe karışıyor albayım." İçini çekti: "Her geçen gün yeni suçlar öğreniyor insan. Okudukça, düşündükçe, yeni insanlar tanıdıkça sadece günahlarının arttığını hissediyor."
Sayfa 286Kitabı okudu
Reklam
Biz bu dünyayı seyretmeye, hayran olmaya gelmişiz. Takdir etmesini bilmek de bir meziyet, derlerdi büyüklerimiz bize.
Sayfa 280Kitabı okudu
Oğlum sen, bu her şeyi birbirine karıştırmanla, hiçbir zaman gereken alakayı göremeyeceksin.
Sayfa 278Kitabı okudu
Albay kızdı: "Nerede kaldı senin gerçekçiliğin?" "Çok geride kaldı albayım"
Sayfa 266Kitabı okudu
Parantezin içine italik yazılır albayım. Uzatma Hikmet, denir ona gerçek hayatta. Oyunda ise denmez. Oyunda, tiyatronun kurallarına uygun olan güzel sözler söylenir. Bütün tanımlar parantez içinde verilir. Kimse o sözleri söylemez sahnede. Hikmet'in soldan girdiği görülür sadece.
Sayfa 263Kitabı okudu
Oynayalım albayım. Tekrarlara düşmekten korkmadan oynayalım. Asıl, tekrarlara düşelim ki, içimizi kemiren şeytanı her fırsatta rezil edelim.
Sayfa 262Kitabı okudu
"Belki de bu rüyayı hiç görmedim albayım. Belki de, hiçbir şeyin sonuna katlanamadığım gibi, bu rüyanın sonuna da katlanamadım ve seyretmedim sonunu. Küçükken, korku filmlerinin de yarısında çıkardım. Belki de bu rüyanın tam burasında uyandım."
Sayfa 261Kitabı okudu
Reklam
Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor.
Sayfa 259Kitabı okudu
Hüsamettin Bey de konuyu dağıttığını söyledi Hikmet'e. "İnsanlığın yalnızlıkla birlikte anlatılması güçtür oğlum." Hikmet, hararetle karşı çıktı: "Siz bilmezsiniz albayım: İnsanlık tek başına kollarımda can verdi. Yanında kimseler yoktu."
Sayfa 257Kitabı okudu
Haber aldığımıza göre, uzun zamandır amansız bir hastalıkla pençeleşen insanlık, dün hayata gözlerini yummuştur. Bazı arkadaşlarımız önce bu habere inanmak istememişler ve uzun süre "Yahu insanlık öldü mü?" diye mırıldanmaktan kendilerini alamamışlardır. Bu nedenle gazetelerinde, "İnsanlık öldü mü?" ya da "İnsanlık ölür mü?" biçiminde büyük başlıklar yayımlamakla yetinmişlerdir.
Sayfa 255Kitabı okudu
248-249
Başkaları gibi yaşamasını bilmeyenler, başkalarını taklit etmeliydi. Onlar da ellerinden geleni yapıyorlardı: Deniz kıyısında bir kahveye oturuyorlar, ah ne kadar güzel! diyorlardı. Deniz havası bize iyi geldi, diyorlardı. Önlerinden takalar geçiyordu: Ne sıcak renklere boyanmış tekneler! diyorlardı; o renkle o rengi yan yana getirmeye hangi ressam cesaret edebilir? (Bunları Nursel Hanımdan öğrenmişlerdi.) Sağlam deniz havasını içlerine çekiyorlardı; insanın temiz havaya ihtiyacı var, diyorlardı. (Bunu da Bilge'den öğrenmişlerdi.) Bütün bu temiz havaya rağmen, gece iyi uyuyamıyorlardı. Deliksiz bir uyku çekecek kadar yorulmadık da ondan, diyorlardı.
Sayfa 249Kitabı okudu
Ayrıca, onlar mutluluklarını yalnız yaşamak istiyorlarmış, Sevgi öyle söylemiyor muydu, bırakalım yaşasınlar, dediler. Bırakalım istedikleri gibi yaşasınlar. Ve bıraktılar. Onlar da yalnız kaldılar. Bu, sözün gelişi bir yalnızlık değildi: Kelimenin, sözlükteki anlamıyla bir yalnızlıktı
Sayfa 247Kitabı okudu
Evet, mutluluklarını paylaşacak kimseleri yoktu. Ayrıca, mutlu olduklarını ileri süren insanlar, genellikle hoş karşılanmıyordu: Bir kaç yıl sonra sizi de görürüz, deniyordu.
Sayfa 241Kitabı okudu
Reklam
Hikmet Benol'un aydınlanmaları
Bir yaşantıyı tam bitirmeli. Hiç bir iz kalmamalı ondan. Yeni yaşantılar için. Yeni yaşantılar için. Bunu önceden bilseydim, yaşantı milyoneri olmuştum.
Benim bütün işim oyundu, bunu biliyorsun Turgut. Hayatım, ciddiye alınmasını istediğim bir oyundu.
Büyümek, yalnız tutunanlara gerekli.
Sayfa 122Kitabı okudu