Aleyna Balta

Aleyna Balta
@Selamunaleyna
young body, old soul
5 okur puanı
Eylül 2017 tarihinde katıldı
Sabitlenmiş gönderi
Bir tarafta yücelmek için öte tarafta bozulmak zorunda olan ve erken yaşta çökmediği taktirde hiçbir temsilcisi kendini "insanî" ilkelere uydurmayan bir soyun sefaleti.
Reklam
..Çoğu "haksızlık koleksiyoncusu" başkalarını ısrarla hatalı veya kabahatli olarak resmetmelerinin altında kendi saldırganlıklarına ilişkin suçluluk duygularının ağır yükünü taşır. Toplumsal açıdan, siyasi liderlerin kendi halklarının sorunları için "dış mihrakları" suç- lamasının ve kendi paylarını görmezden gelmesinin sebebi de bu mekanizmadır.
Sayfa 84
Fobilerin psikanalitik açıklaması
Bastırmanın, tehlikeyi bilinçten uzak tutmayı tek başına başaramaması hâlidir. Bunun sonucunda yer değiştirme, simgeleştirme, gerileme gerçekleşir: Artık korkulan cinsel durumlar değil, cinselleşmiş durumlardır. Dağınık kaygı, belirli bir nesneye/duruma bağlanır. Bu durum hayatı kolaylaştırabilir çünkü korku ile kaçınma süreci meseleyi yönetmeyi mümkün hale getirebilir. (Orijinal saldırgan düşünce bilinçli hale gelmez)

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Freud-psikanaliz-kaygı
Freud: “Kaygı, bastırmada sıfırdan yaratılmaz; hâlihazırda, mevcut hatırlatıcı imge doğrultusunda bir duygulanım durumu olarak yeniden üretilir. Duygulanım durumları, kadim travmatik deneyimlerin öncülleri olarak zihnin bünyesine katılmıştır ve benzer bir durum yaşandığında hatırlatıcı imgeler gibi yeniden canlanır. Her bir durum veya tehlike, yaşamın belli bir dönemine veya zihinsel aygıtın belli bir gelişim evresine denk düşer ve ondan dolayı meşru olduğu izlenimi yaratır.” .. -bazı tehlike durumları birey olgunlaştıkça tahliye gücünü yitirir, bazıları ise daha güncel biçimlerde varlığını sürdürür.
Suçluluk vs utanç
Yapısal açıdan, utanç kişinin arzulanan kendilik imgesine yetişememesi ve benlik idealine sadık kalmamasının sonucudur, suçluluk ise kişinin kendi üst benliğinin buyruklarını ihmal etmesinden veya ihlal etmeyi istemesinden kaynaklanır; utanç kişiyi saklanmaya iter, suçluluk ise itiraf etmeye; başkalarının “sessizce” kabullenmesi utancı hafifletir, suçluluğun hafiflemesi için ise başkalarının “sesli” olarak affetmesi gerekir.
Sayfa 71
Reklam
Kitle bir yandan öldürme, her şeyin altını üstüne ge- tirme ve her türden suça muktedirken; diğer yandan yüksek derecede adanmışlık, fedakârlık ve kendinden vazgeçme de eşit ölçüde muktedir, hatta tek başına bireyden daha muktedirdir. Şan, onur, din ve vatan duyguları kitle içerisindeki bireyde teşvik edilebilir ve birey, hayatını feda etme noktasına varana dek harekete geçirilebilir. Tarih, Haçlılar ve 1793 gönüllülerine benzer örneklerle doludur. Büyük diğerkâmlıklar ve büyük adanmalar kapasitesi yalnızca topluluklarda görülmektedir. Güç bela anladıkları inançlar, fikirler ve sözler için kendilerini kahramanca feda eden ne çok kitle vardır!
Sayfa 58
Otoriterlik ve hoşgörüsüzlük kitle nezdinde apaçık duygulardır; kendisine empoze edilir edilmez bu duyguları algılamakta zorluk çekmez ve kabul ettiği kadar kolay bir şekilde uygular. Kitle güce uysalca saygı duyarken, nezaketi bir çeşit zayıflık olarak görür. Duyduğu sempati hiçbir zaman yumuşak huylu efendilere değil, kendisini hışımla ezip geçen zorbalara yönelmiştir; en yüksek makamlara onu layık görür.
Sayfa 55
Zayıf bir otoriteye başkaldırmaya daima hazır olan kitle, güçlü bir otorite karşısında eğilerek kul köle olur.
İnsan kaderinin acı çekmek olduğunu fark ederse ıstırabı kabul etmeyi de bir görev olarak benimseyecektir; bu onun tek ve kendine özgü görevidir. Istırap içinde bile evrende biricik ve yalnız olduğunun farkında varmalıdır. Kimse onu ıstırabından kurtaramaz veya yerine yüklenemez. Onun özgün fırsatı yükünü taşıma biçimindendir.
ÜSTANLAM
İnsandan asıl beklenen, hayatın anlamsızlığına katlanmak değil; ko-şulsuz anlamlılığını rasyonel anlamda kavrama yetisinden yoksunluğuna katlanmaktır. Logos (anlam) mantıktan (logic) daha derindir.
Reklam
Zaten, bir felakete sükûn ve itidalle tahammül edenlerin manzarası, o felaket için ağlayıp çırpınanların manzarasından çok daha korkunç ve ezicidir. Kuru ve sabit gözlerin arkasında nasıl bir ateşin yandığı; yavaşça kalkıp inen göğsün içinde nelerin kaynadığı bilinmediği için, insan mütemadi bir ürkeklik ve tereddüt içinde üzülür...
"Ne yapmalı? Nasıl bir uçuruma düşeceğim?" diye soruyordum durmadan kendime. Enerjimin azalması ölçüsünde hoşgörü eğilimim kuvvetleniyordu. Artık genç olmadığım muhakkaktı: Öteki, anlaşılır, hatta gerçek görünüyordu bana. Yegânelik'e ve onun mülküne veda ediyorum; bilgelik çekiyordu beni: Ben bitmiş miydim? Samimi bir demokrat olabilmek için, öyle olmak gerek.
İster güçsüzlük, ister fıtrat noksanlığı ya da tiyatrovari cömertlik nedeniyle düşmanlarının manevralarına tepki göstermemiş olanlar, suratlarında içe atılmış öfkelerin damgasını, hakaretin ve ayıplamanın izlerini, bağışlamış olmanın onursuzluğunu taşırlar.
Neden bu erkekler kadın sadakatinden başka hiçbir konuyu namus meselesi saymıyor? Hırsızlık yapıyorlar, cinayet işliyorlar, yalan söylüyorlar, aldatıyorlar, başkasının hakkına tecavüz ediyorlar, kendilerinden güçlüler karşısında yaltaklanıyorlar ama erkeklikleri ve namusları sadece kadın konusunda akıllarına geliyor. Zavallılıklarını, ahlaksızlıklıklarını kadın kanıyla temizleyeceklerine onları inandıran ne?
alkım
Erkekler özgürce ahlaksızlık yapabilmek için kadınların sadakatinden bir ahlak perdesi örüyorlar ahlaksızlıklarının önüne
Kendimi bütün ruhumla unutmanın büyüsüne bırakmak istiyordum. Unutmam mümkün olsaydı, unutmak sürekli olsaydı, gözlerim kapansaydı da azar azar uykunun ötesine, mutlak hiçliğe gömülebilseydim, varlığımı artık hissedemeyeceğim noktaya varsaydım, bir mürekkep damlasında, bir musiki ahenginde ya da renkli bir ışında erir giderdim ve sonunda dalgalar ve şekiller öyle büyürlerdi ki, hissedilmezin içinde silinir, yok olurlardı. O zaman dileğime kavuşurdum.
Reklam
Siz, yerine getirilmesi mümkün olmayan vaatlerin hayal kırıklığını yaşıyorsunuz; bizse düpedüz vaat noksanlığının...
metis
Kuşkuculuk, incinmiş ruhların sadizmidir.
Sayfa 79 - metis
Ne güldüm, ne güldüm; elimi dizime vurarak deliler gibi güldüm. Boğazımdansa tek ses çıkmıyordu, dilsiz ve bitkindi benim kahkaham; ağlamak özlemini taşıyordu.
Sayfa 50
Fiiliyatımızın kaynağı, kendimizi zamanın merkezi, nedeni ve sonucu zannetmeye bilinçsizce meyilli olmamızdadır. Reflekslerimiz ve gururumuz, teşkil ettiğimiz et ve bilinç parçasını bir gezegene dönüştürür. Eğer dünyadaki konumumuzu doğru olarak anlayabilseydik; eğer kıyaslamak, yaşamak'tan ayrılmak olsaydı, mevcudiyetimizin ufaklığının açığa çıkması bizi ezerdi. Ama yaşamak, kendi boyutlarına karşı körleşmektir...
Sayfa 10 - Metis
bir düşüncesinde kaç kez aldandığını unutmamış insan ne kadar budala olmalı ki kendi düşüncesinden kuşku duymasın.
İnsanın kendini aldatmasının bir faydası yok. Her şey boş! Mutlu kişi henüz doğmamış olandır. Hayattansa ölüm daha iyidir ve insan kendini bu hayattan kurtarmalıdır.
Reklam