Bu dünyanın kötü örneklerine bakıp da "Bu dünya böyle işte. Yalnız ben miyim?" deme. Ben yaşamış bir adamım. Mutaassıp da değilim. Ahlâk kaidelerinden evvel senin saadetini düşünürüm. Fakat bilesin ki, insanın içi rahat olmazsa hayatın zevki yoktur.
"İnsanın içi rahat olmazsa hayatın zevki yoktur". İşte şu anda insanlık "bu rahatı" suni olarak sağlama çabasında. Çünkü yapılan şeyler içte bulunan yargıçtan yani vicdandan geçemiyor, o geçişi yapmak için de kendini kandırabilecek yollar arayışına giriyor. Mesela çalıştığı kurumdan çalıyor ve iç sesini şöyle bastırıyor "benim hakettiğim maaşı vermiyorlar o yüzden bunu yapıyorum". Mesela öğrenci olmadığı halde öğrenci toplu taşıma kartı kullanıyor ve "herkes kullanıyor abi" diye bir kendince savunma mekanizması çalıştırıyor. Sanki herkes kullanınca yapılan şey mübah hale geliyormuş gibi. O yüzden artık tek dert o iç sesi bastırma bahanelerini bulabilmek artık.
Belki onlar da şu düşünce ile bastırıyorlardır bu durumu; "yıllarca biz mağdur edildik o yüzden şu anda sıra ve hak bizim". Yani onu da aklınca mübah hale getirecek bir bahane mutlaka üretilir zihinlerde.
(Denizde Fırtına Sırasında Teknede Bulunanlardan) Burjuva, altın torbalarının üstüne diz çökmüş yalvarıyordu:
Anvers'de bulunan kurtarıcı Meryem ana, beni bu badireden kurtarırsanız, size bin liralık mum ve bir altın heykel adıyorum.
Sayfa 13 - Milli Eğitim Yayınları 1949 BaskısıKitabı okudu
Zengin efendiler, yani paraya tapanlar; öyle günler gelecek ki bu denizin ortasında fırtınaya yakalanan benzeriniz gibi bir durumda kaldığınızda hemen paranıza sarılacak ve paranıza güveneceksiniz fakat işte o günlerde paranın bir faydası olmayacak. Çünkü satın alabileceğiniz bir şey olmayacak. Parayı da fare gibi kemirip yiyemeyeceğiniz için o güvendiğiniz altın dağlarına karlar yağmış olacak. İşte o zaman esas gücün dünya metasında olmadığını acı bir tecrübe ile anlayacaksınız.
"Ertesi sabah idamını bekliyordu. Bütün geceyi annesine mektup yazmakla geçirdi." Sayfa 38
Bir cinayet planlayan fakat bu süreç içerisinde tüm imkanları da var iken geçmişinden gelen maneviyatı ve vicdanının üstün gelmesiyle son anda bu tasarısından vazgeçen fakat tasarladığı cinayeti bir başkasının işlemesi nedeniyle de suçlu durumda kalan bir adam düşünün. Ve bu adamın da hayatında sadece annesi olduğunu düşünün.
İşte 54 sayfalık kısacık eser de bu hüzünlü hikayeyi okuyacaksınız.
Ayrıca bir insan ne yapmış olursa olsun diğer insanlar onu ancak ıslah etmeye çalışmalıdır düşüncesindeyim. Biz insanlar cezalandırmayı sadece ıslah amacıyla yapmalıyız. İdam cezası maalesef geri dönüşü olmayan bir şey ve ne olursa olsun, hangi suçu işlemiş olursa olsun o insanın bir gün gerçekten pişman olacağı ve bambaşka bir insan olarak hayatına devam edeceği ihtimali mutlaka vardır. O insanı insan eliyle öldürerek bu şansını elinden almaya hakkı yok diğer insanların. Hele ki bir de o insanın masum olma ihtimali varsa...
Balzac'ın insanı düşünmeye sevk eden bu oldukça etkileyici hikayesi ilk defa 1831 yılında yayımlanmış. Eseri mutlaka tavsiye ediyorum.
Herkese faydalı okumalar dilerim.
Kırmızı HanHonore de Balzac · MEB Yayınları · 1946264 okunma