İnsan her gün başına bir şey geleceğini düşünerek yaşayamaz. Hayata kendini bırakmak, ânı yaşamak zorundadır yoksa ne huzur bulabilir ne de mutluluk. Başına gelebilecek şeylerin sıkıntısını ve endişesini daha o anlar gelmeden, belki de hiç gelmeyecekken yaşamak insanı delirtebilir. Böyle yaşayamam fakat diğer türlüsü de insanı çok hazırlıksız yakalıyor. Hazırlıksız yakalandığım öyle çok an var ki belki de hayata biraz temkinli yaklaşmalıyım diye düşünüyorum bazen.
Demek ki, gerçek mutluluğun başlaması için başka bir zamanı beklemek, umut ve dileklerini başka bir nokta üzerinde toplayarak, şimdilik bekleyişin ve umudun zevkiyle avunup, kendini yeni bir düş kırıklığına hazırlamak gerekiyordu.