Her şeyi aptalca bulduğu için yaşamın kendisine empoze ettiği şeyleri kabullenmişti her zaman. İlk gençliğinde seçim yapmak için çok erken olduğuna inanmış, gençliğinde, yani şimdi ise, değişmek için çok geç kaldığını düşünmüştü.
Peki, bugüne kadar enerjisini neye harcamıştı? Yaşamının olduğu gibi devam etmesini garantiye almaya çalışmaya. Ana-babası kendisini çocukluğunda olduğu gibi sevmeyi sürdürsünler diye pek çok isteğinden vazgeçmişti - oysa gerçek sevginin zamanla değişip geliştiğini, yeni ifade yolları keşfettiğini bilmiyor muydu? Bir gün, annesi gözyaşları içinde evliliğinin sona erdiğini ona açıkladığında. Veronika gidip babasını bulmuş, ağlamış, tehditler savurmuş, sonunda yuvasını terk etmeyeceğine dair söz koparmıştı ondan. Ana-babasının bu yüzden ödeyecekleri yüksek bedel aklına bile gelmemişti.