Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Umut

İnsanlar tuhaftır! Fena bir şey yapmakta olduklarını hissedecek olurlarsa mutlaka en önce vicdanlarını susturacak bir sebep bulurlar. Kötü işler sahibi olanlara sorunuz, hepsinde kendi kendilerine icat edilip özenle pekiştirilmiş sebeplere tesadüf edersiniz.
Sayfa 92 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Reklam
Felsefede en son söylenebilecek şey, en sonda, hiçbir şeyin söylenemeyeceğidir :- işte, bu…
Sayfa 157 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Yaşamın, tasarladıkların ile gerçekleştirebildiklerin arasında gidip gelecek: gerçekleştirebildiklerin tasarladıklarından hep eksik; tasarladıkların gerçekleştirebildiklerinden hep fazla:- Hep, hem eksik, hem fazla olacak yaşamın —gerçekleri eksik, tasarıları fazla… Hep eksiklikler yaşayacaksın — ve, hep, fazlalıklar… Yaşamın bu olacak işte : eksik — fazla…
Sayfa 85 - Metis YayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yaşamında hep ‘sahici’ olmaya yaşadıklarını ‘sahiden’ yaşamaya —yaşamı ‘sahi’ yaşamağa— çalışacaksın; ama, yaşadıklarında hep bir sahtelik arkaplanı, bir yapmacıklık çizgisi, bir uydurulmuşluk havası boy gösterecek.
Sayfa 51 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Ancak ölümü unutmayan;onu bir anlam temeli olarak, kendi dayanağı olarak, sürekli ‘canlı’ tutan bir yaşamdır, anlamlı yaşam.
Sayfa 21 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Yaşadıklarımız öldürdüklerimizdir.
Sayfa 16 - Metis YayınlarıKitabı okudu
İnsan en çok anlaşılmayı ister. Aşkta da bu böyledir. Bizi gerçekten anlayan birini bulduğumuzda gönlümüz ona doğru hızla akıverir.
Sayfa 50 - Yediveren YayınlarıKitabı okudu
Hayat, bazen o kadar yalnız, o kadar çaresiz bırakıyordu ki insanı... Yanında hiç kimsenin olmamasından ziyade yalnızlığını anlatabileceğin, seni anlayabilecek kimsenin olmamasıydı asıl yalnızlık, asıl çaresizlik...
Sayfa 20 - Yediveren YayınlarıKitabı okudu
Belki de başka bir hayatın yolcusuydu ama girdiği yolun kendi yolu olduğunu sanıyordu ve bu yazgıyı bir türlü düzeltemiyordu.
Sayfa 20 - Yediveren YayınlarıKitabı okudu
Aklı başında bir insan kimseden nefret etmez, bunun yerine karşısındakini dikkatle inceler, tüm varlığını derinlemesine kavramaya çalışır. İnsanda her şey öyle büyük bir hızla değişir, dönüşür ki ne olduğunu anlamadan bir bakar, karşı konulmaz biçimde bütün yaşam özsuyunu emen bir kurt büyüyüvermiş içinde. Ve pek çok kez yalnızca büyük tutkular değil, değersiz önemsiz şeylere karşı duyulan istekler bile, büyük utkular için doğmuş bir insanda büyüyüp dal budak salarak ona en yüce, en kutsal yükümlülüklerini unutturacak bir güce ulaşabilir. Denizde kum, insanoğlunda tutku!
Sayfa 294 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Nasıl oluyor da gördüğümüz her şeyi o yaratabilmişken, keyfince bir insan yaratamamıştır? Ama, diyeceksiniz bana, böyle yaratılmış olsaydı insanın hiç değeri olur muydu? Bu ne bayağılık, bu ne yaltakçılık! Ve insanın kendi Tanrı'sını hak etme gerekliliği nereden gelir? İnsanı tamamen iyi yaratsaydı asla kötülük yapamazdı ve yalnızca bu durumda eser bir Tanrı'ya layık olurdu. Bu, insana bir tercih bırakmak yerine onu kışkırtmaktır. Oysa Tanrı, sonsuz önsezisiyle, ortaya çıkacak sonucu gayet iyi biliyordu. Böyle olunca da, bizzat kendisinin oluşturduğu yaratığı zevk için kaybediyor. Ne korkunç bir Tanrı bu! Ne canavar!
Sayfa 100 - Fol KitapKitabı okudu
Materyalizmin insanı saf makine haline getirdiği ve bunun da insan soyu için fazlasıyla onur kırıcı olduğu itirazı yöneltilecektir. Ama insanın bir tinin ya da nasıl olduğu bilinmeden insanı harekete geçirmeye yarayan ne olduğu belirsiz bir şeyin gizli itkileriyle hareket ettiği söylendiğinde bu insan soyu daha mı onurlandırılmış olmaktadır?
Sayfa 94 - Fol KitapKitabı okudu
Tanrı kuruntusunun zihnimizin sınırlarından doğduğuna kuşkunuz olmasın; gördüğümüz şeyi kime atfedeceğimizi bilmediğimizden, doğanın kavranamaz sırlarını açıklamanın son derece imkansız olması karşısında, nedenleri bizim meçhulümüz olan bütün etkileri yaratma gücüne sahip bir varlığı bu doğanın üzerine temelsizce yerleştirdik.
Sayfa 76 - Fol KitapKitabı okudu
İnsanı kim yarattı? Cehennem işkenceleriyle cezalandırması gereken tutkuları ona kim verdi? Sizin Tanrı'nız değil mi? Dolayısıyla sersem Hristiyanlar (inananlar), bir yandan bu gülünç Tanrı'nın insana eğilimler verdiğini, diğer yandan ise bunları cezalandırmak zorunda kaldığını mı kabul ediyorsunuz? Bu eğilimlerin peşinden gitmenin kendisinin hakarete uğraması anlamına geleceğini bilmiyor muydu? Eğer biliyorsa, insana bu türden eğilimler vermesi nereden kaynaklanıyor? Eğer bilmiyorsa, tek sorumlu olduğu bir haksızlıktan dolayı insanı neden cezalandırıyor?
Sayfa 55 - Fol KitapKitabı okudu
İnsanlar her yerde birbirine benzer ve her yerde aynı zaaflarla aynı hataları işlerler.
Sayfa 43 - Fol KitapKitabı okudu
1.244 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.