Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.7
Arzu
Arzu
@Wunsch_kitaplari
Her şeyin sonunda zeka ve karakter kazanıyor.
1313 okur puanı
Nisan 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Uzun zamandır hiç bu kadar bir kitaptan etkilenmedim. O kadar kıymetli bir eser ki incelemek için buradayım.
İnsana olan aşkın Allaha olan aşka nasıl dönüştüğü, yaradılanı Yaradandan ötürü sevmek gerektiği, bağışlamanın bağışlanmak için merhamet için ön yol olduğu, daha bir sürü hayatınıza yön verebileceğiniz ve inancınızı pekiştirebileceğiniz dersler içeriyor.
İç huzurunuz için okumanızı tavsiye ederim.
Eyyy Sultan Abdülhamid
Sultan Süleyman'a kalmayan dünya sana mı kalacaktı? Bu neyin hırsı idi ki tarihe Kanlı Sultan olarak adını yazdırdın? Türlü türlü entrikalar, adaletsizlikler, verilen ama tutulmayan sözler, tam bir baskı rejimi, istibdat, suçsuz yere canı alınan onlarca insan...
Abdülaziz ve 5.Murat ve Abdülhamid döneminde Osmanlı'nın çöküşünü durdurmanın tek yolunun adalet ve eşitlikle sağlanacağını, bunu yeni bir anayasa ile meşrutiyetini getirerek, parlamenter sistem kurarak, padişahın yetkilerinin sınırlandırılması ile sağlanabileceğini savunan, Batı' dan feyz alan ve gördüğü tüm yenilikleri çalıştığı tüm devlet görevlerinde ülkesine katan bir vatansever Ahmet Mithat Paşa... Sürgünlerle geçmiş bir hayat, buna rağmen doğruluğundan ve dürüstlüğünden asla ödün vermemiş. Hazin bir son...
Cumhuriyet rejiminin ilk adımlarından olan parlemeter sistemin ilk kurucularından, hem de taaa o zamanlarda....
Okudukça her duyguya girmek mümkün... En başta da öfke... Çünkü adalet her zaman bağımsız olmalı...
Keyifli okumalar...
Vatan şairi , istibdata karşı çıkmış, bunun için de türlü zorluklar yaşamış, hayatı sürgünlerle geçmiş, hatta en sevdiği gazeticilik mesleğinden olmuş, buna rağmen yılmamış ve öncü hareketlerle özgürlüğü savunmuş devrimci olarak bildiğim Namık Kemal'in hayatının son dönemlerini padişah yanlısı olarak geçirmesi, saray hayatını savunması, şeriat düzeninin hukuk için en geçerli yol olduğunu, hatta daha o zamandan harf inkilabına şiddetle karşı çıkması beni çok şaşırttı. Gerçekten çok şaşkınım. Bu kadar çok şey yaşamış ve yaşatmış vatansever birinin bu şekilde u dönüşünü aklım almadı diyebilirim. Yine de padişaha yakın olduğu mutasavvıflık döneminde de hep vatanın hayrına işler yapmış. Doğruluktan şaşmamış. Ama ideolojisinden vazgeçmiş olduğunu, düşüncelerinin değiştiğini görüyoruz.
Güzel eserleri anısına ruhu şad olsun...
Okur Takip Önerileri
Savaş! Savaş! Sen ne kötü bir şeysin :(
Savaşın beraberinde getirdiği acılar... Gidenler, geride kalanlar, yıkılan hayatlar... Yaşamaya devam etmek zorunda olanlar... Ve bütün herşeye tanık olan Toprak.
Toprak ile dertleşen bir ana, kocasını, çocuklarını savaşta kaybetmiş bir ana... İçim acıyarak biten bir kitap daha...
Kitap Büyük Taarruz'un başladığı 26 ağustos ile İzmir'i kurtuluşu 9 Eylül arası arasında geçen günleri tek tek askeri ve diplomatik olarak tüm taraflardaki durumları ile aynı zamanda savaşın öncesi ve sonrasındaki yaklaşımlardan da bahsederek anlatıyor.
Peki kitaba o anlamlı günde ( 30 Ağustos) başlayıp başka bir anlamlı günde ( 9 Eylül ) bitirmem tam anlamıyla 100.yılı kutlama şerefine denk gelmiş olmalı :)
Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yürütülen Meydan muharebesinde kendisinin yanında olan, arkasında duran, zafere büyük katkıları olan komutanları, albayları ve daha nice büyük adamların adlarını öğreniyoruz kitapta. Bunun dışında dillere destan fedakarlıklar... Canını hiçe sayan! Vatan uğruna sönen o hayatlar...
Bu günlere gelebildiysek o güzel insanların sayesinde. Ruhları şad olsun, saygı ve minnetle...
Milli Mücadele yıllarında Felah grubu İstanbul'dan Karadeniz limanlarına toplam 165 motor ve 80 gemi dolusu silah ve cephane kaçırdı. Evet kaçırdı diyorum, bu kitapta da o maceralar anlatılıyor.
Bu başarı yalnız üç beş kişinin de işi değildi bütün İstanbul hamalları, deniz işçileri, mavnacılar ve gizli örgütlerle ilişkisi olan bütün kumandanlar, subaylar! erbaşlar, askerler, polisler, inzibatlar, esnaf kuruluşları, gümrükçüler, gençler, yaşlı kadınlar, genç kızlar, hepsi o günlerde milli Kurtuluş için çalıştılar.
Büyük taarruz'un başarısına hepsinin katkısı oldu. Cephede atılan toplarda, vızlayan kurşunlarda bütün İstanbul Kuvayi milliyecilerinin alınlarının teri vardı.
İstediğin kadar saksağını vur vurabilirsen ama unutma, bülbülü öldürmek günahtır.
Bülbüller bizi eğlendirmek için şarkı söylemek dışında bir şey yapmaz. İnsanların bahçelerindeki bitkileri yemezler, mısır ambarlarına yuvalanmazlar, tek yaptıkları iş bize içlerine dökmektir. İşte bu yüzden bülbülleri öldürmek günahtır.
Tom Robinson işte aynı bülbül gibi hayattan gidivermişti ve bunu anlayabilen sadece çocuklardı, ırkçılığın saçmalığını, insan olmanın beyaz ya da siyah farketmeksizin insan olmakla alakalı olduğunu.
Tom bir siyahtı ve yapmadığı bir suç yüzünden hepsi beyaz olan jüri tarafından suçlu bulundu. Çünkü zenciysen hiç birşeye hakkın yoktu, kesin suçluydun o zamanlar.
Atticus ise beyaz olmasına rağmen onu hukuk önünde tüm bireyler eşittir ilkesiyle canını hiçe sayarak savundu. Tüm bu süreci yaşayan Scout'un yani henüz 7 yaşındaki bir çocucuğun abisi Jem ile birlikte onların gözünden tüm masumiyetiyle anlatıyor kitap.
Günümüzde hala böyle saçmalıkları duyuyoruz.
İnsan olmanın rengi yoktur! Bunu unutmayalım.
"Ben nasıl olursam dünya da istediğim gibi bir yer olur? "
Belki bu soruyu covid 19 sonrası tüm sistemler dünya genelinde kitlenince herkes kendi kendine sormuştur. Dünya ondan aldıklarımızı bize iade ediyor. Doğa intikamını alır derler çünkü insanlar doğanın döngüsünü bozuyor.
İşte yazar dünya genelinde çeşitli örnekler vererek; bireylerin kendinden başlayarak kelebek etkisiyle tüm bütüne etki edebileceğini gösteriyor.
Evet dünyanın yoksulluk, açlık, temiz su, erişilebilir temiz enerji, insana yakışır iş, sürdürülebilir şehirler, eşitsizliklerin azaltılması, sağlıklı ve kaliteli yaşam, nitelikli eğitim, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, sorumlu üretim ve tüketim, iklim eylemi, sulardaki yaşam, karasal yaşam, barış, adalet... Gibi dünya kadar sorunu var.
Hepimiz hangisi bize yakın geliyorsa bir ucundan tutup durduğumuz yerde etki yaratabiliriz. Çevremizi etkileyebiliriz.
'Değişim benden başlar' demeyi seçin.
Gelip geçtiğimiz bu dünyada yararlı işler yaparak bir etki yaratalım.
Bumerang etkisi yaratmak mümkün, haydi iş başına...
Ben sokak hayvanlarını beslemek ve onlara yardım edenlere destek vererek işe başlayacağım mesela...
Kapak resminin anlamını son sayfayı bitirip çevirdiğimde anlamama ne demeli :) 7 karakterin de silueti, birbirlerini kaybetmemek için tek sıra birbirlerine kenetlenmiş yürüyorlar. Hangisi kim çıkarabiliyorsunuz, körseniz bir isme ihtiyacınız yok...
Düşünsenize dünyadaki tüm insanlar kör olmuş. Kaosa gelin... İşte bu distopya anlatılıyor kitapta. Ne dirlik, ne düzen, ne devlet, ne hak, ne adalet, insani hiç bir duygu kalmıyor. Açlık, pislik, zorbalık ne ararsan var. Yaşam duruyor...İnsanların tek amacı hayatta kalmaya çalışmak. Üretimin olmadığı yerde sadece aç kalmamak için neler yapılabileceğini düşünün...
Bir toplum nasıl çöker, insanlar nasıl bencilleşir, değer yargılarını nasıl yitirir görebilirsiniz. İşin ilginç yanı kendinizi onların yerine koyduğunuzda onlara kızamıyorsunuz bile, belki acımak, belli üzülmek, çünkü emin olun sizlerde aynı kimliğe bürünebilirsiniz.
Şimdiki hayatımızda da bakan körler değil miyiz her birimiz?
Bak şu gökyüzüne, ne görüyorsun? Maviliklerden oluşmuş bir deniz...
Gözlerinle onun içine girmeye çalış. O mavilikleri yırtmak için uğraş, ne görüyorsun? Mavi... Her zaman mavi... Değil mi?
Sonra bak ayağımızın altındaki toprağa, ne buluyorsun? Donmuş, simsiyah bir renk... Of! O siyah toprakları parçalayarak içeriye bak, in, in, İn; ne kadar inebilmek elden gelebiliyorsa o kadar in, ne buluyorsun? O siyahlıklar içinde ne buluyorsun? Siyah... Her zaman siyah, değil mi?..
İşte, öyle bir şey yazmak istiyorum ki yukarı bakılsa mavi ve her zaman mavi; aşağı siyah, her zaman siyah... Bir şey ki mavi ve siyah olsun. Hasta mıyım , bilemiyorum, ama ah! O ne yazmak istediğimi bilsem; onu şöyle karşımda resmi çıkarılmış, resim haline getirilmiş görmek mümkün olsa!.. İşte o zaman sanıyorum ki artık ölebilirim. Hayattan payını tamamıyla almış bir adam olarak gözlerimi kapatabilirim.
Evet böyle demişti Ahmet Cemil kitabın başlarında, eserini - hayatını - de/da böyle yaşadı. Mavi ( göklerde bir o kadar mutlu) ve siyah ( en dipte, bir o kadar hüzünlü)...
Böyle bir aşk var mıdır dünyada?
O kadar çok sevmek ki uğruna ölmeyi göze almak. Günümüzün yapmacık çıkarcı ilişkilerine bakınca Werther'in imkansız aşkı için çektiği acılar çok değerli geliyor. Yanıbaşındaki sevdiğine kavuşamamak ve bunun ızdarıbıyla yanmak, yanmak ve sonunda bitmek, yok olmak...
İyi ki okudum dediğim kitaplar arasına girdi.
Aşk acısı çekiyorsanız okumayın! Maazallah....
kitapsız bir dünya mı?
Distopya okumaya ara vermeliyim sanırım. Gelecekteki günlerin daha güzel olabileceği umudu çok daha iyi hissettiriyor insana.
Guy Montag aydınlanma yaşayan bir itfaiyeci. Günümüzdeki gibi yangın söndüren cinsten değil
Evler yangına dayanıklı. İnsanlar şiir okuyup duygusallaşmasın, acı çekmesin, tarih ya da siyaset okuyup düşünmesin, bilim kurgu roman okuyup hayal kurmasın, hayal kırıklığı yaşamasın diye kısacası düşünen sorgulayan insan acı çeker mantığı ile özünde insanlığa faydalı olduklarını düşünerek sadece onların mutlu olmaları için kitapları yakan itfaiyeciler.
Tuhaf değil mi kitaplar ile mutlu olan bizler için çok uzak bir kurgu. Diğer taraftan TV, radyo, bilgisayar, teknolojinin dünyayı ele geçireceği ve sanal bir ortam hakim olacağını anlatırken de ne kadar haklı diyor insan. Bu gerçekleşti ama kitapların yok olabileceğine inanmak istemeyenlerdenim.
Kahramanımız Guy da kendi gibi sorgulayan kişilere ulaşıp canlı bir kütüphane olmayı seçiyor. Yakılan bilgi çağında insanlar kitapları ezberleyip her biri bir kitap oluyor ve yaşamı sona ermeden başkasına aktararak o kitapları geleceğe taşıyorlar.
Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar, burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını savaşa yollayan analar gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızda, huzur içindedirler ve huzur içinde uyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.
Atatürk 1934
Canım Ata'm ne güzel söylemiş. Tam bu sözlere layık bir anlatım olmuş. Çanakkale'yi gezdiğimde de tüm şehitler için aynı üzüntüyü hissetmiştim.
İnsanın kanı kırmızıdır. Kanın milliyetçiliği olmaz. İnsan her yerde insandır. Osmanlı teğmeni Ali Osman bey ile Anzak Er Alistair John Taylor'ın birlikte insanlığa verdiği ders muhteşemdi.
Çanakkale ruhunu tarih kitabı gibi düz metin okur gibi değil de her iki taraf açısından da yaşanmışlıklar ile hissettiriyor bu roman. Ailelere yazılan mektuplar içinizi acıtıyor.
Tavsiye edilir. İyi okumalar...
Keşki daha önce tanışsaydık Şahinim, İncem...
Yaşar Kemal ile bu kadar geç tanıştığıma hayıflandım. İnce Memed'i daha önce neden okumamıştım ki? Ne yazılır ne çizilir nasıl incelenir ki bu eser? Hayran kaldım.
Zalimliğe, zulme karşı koyan, sessiz kalmayan, hakkı, adaleti kendince arayan, zenginden alıp fakiri fukarayı sevindiren, halkın kahramanı olan koca yürekli Memed. Tek o mu sanki onun yanında yöresinde olup onu koruyan kollayan Ferhat hoca, Kasım, Temir, Hörüce Ana, Anacık Sultan, Süleyman emmi, Sarı Ümmet Ağa, Koca Osman, Iraz Ana, ya Topal Ali hepiniz harikaydınız. Yaa eşkıyanın eşi, sevdiği olmak, ahh Hatçe, Seyran en çok da size üzüldüm.
Bir de diğer tarafta hükümeti de arkasına alıp sadece kendini düşünen, gözünü toprak hırsı bürümüş, hep bana bana diyip bunu hak gören ve köylüyü halkı sefalate sürükleyen, vermeden emeği sömüren Ağalar takımı var. Abdi Ağayla başladı macera, Hamdi Ağayla devam etti, Mahmut Ağa, Şakir bey ve en sonunda Arif Saim bey ile de sona erdi. Hee bir de Topal Ali'ye nasip olan Murtaza Ağa var. Ee ama hakkettiler şimdi.
Ne diyordu kitapta; bir ağa gider yerine yenisi gelir, ama Memedler de ölmez biri gider yerine yenileri gelir. Bizler daha çoğunluktayız. Hepsine yeteriz evelallah güç bizde yeneriz.
Herkesin bir Memed vardır içinde. Korkmayın, karşı gelin, başkaldırın, haksızlığa boyun eğmeyin. Uğraşmak haktır demiş Atalar boşvermeyin .
#okudumbitti
Tutkulu bir aşk, öyle tutkulu ki ilişkideki pek de etkili olmayan kadın kalıbını ters yüz eden bir anlatı.
Kıskançlık insanı hiç olmadık biri yapabiliyor. Kadının ruhu aşktan öyle bir hale gelmiş ki, duyguları saplantılı, hastalık derecesine varmış.
Bana 'sevemedim karagözlüm seni doyunca, hep kıskandım seni elden yıllar boyunca' dizelerini hatırlattı siyah gözler...
Halbuki ne gerek var, aşıksan seviyorsan bunun ilişkiyi yıpratmasına izin vermeyin. Sağlıklı sevin...
