İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimden daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması... İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... İçimizde şeytan yok... İçimizde aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: Hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var...
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Mülkiyetçilere, gücün eşitsiz dağılımını temel alan hükümetlerin tebaasına, Devlet Aygıtı'nın öğeleri olmayı seçtikleri için kaçınılmaz olarak başkalarını sömüren ve başkalarınca sömürülen kişilere giden mektuplar.
Aslında her şey güllük gülistanlık giderken hükümetin Macondo köyüne bir temsilci atamasıyla başlıyor bütün talihsizlikler ve kötü yazı.
Kitabı okurken Marquez'in kitabı nasıl yazdığını düşledim bir yandan da. Sanki her karakter için birer taslak yazmış ve sonunda bu taslakların hepsini rastgele bir araya getirmiş üzerinde de daha fazla
Sigarayı bırakmamın üzerinden tam 1 yıl geçmesi vesilesi ile bu gönderiyi takipçilerimle yeniden paylaşmak istedim. Hala 1 nefes bile almamış olmanın haklı gururunu yaşıyorum. :)
Yağmur Koçak
@YagmurKocakYK
·
25 Ocak 2022 14:13
Yıllardır sigarayı bırakmayı denedim, her defasında bi taneden bi şey olmaz diyerek tekrar başladım. Kitap gerçekten sigarayı bırakmanın en basit en kolay yolunu anlatıyor. Bir tane daha sigara asla yakmamak gerekiyor. Yapmak gereken tek şey özümsemek. Tek bir sigara daha diye bir şey yok. Okuduktan sonra bırakamazsanız bir daha okuyun. Artık özgürüm!! :)
Hacı Seydaoğlu dostuma hediye ettiği için teşekkür ederim.