Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yasemin Özdemir

İnsan dünyaya ortalığı ayağa kaldırarak gelir, hayatı hiçbir şey yaşamamışsına sessiz sedasız terk ederdi. Doğum havadisleri coşkuyla verilirken ölüm haberi kulaktan kulağa yayılırdı. İnsanın neye benzediğini bilmediği şu dünyaya şenlikle gözlerini açması ve ölürken neyi biraktigini bilmediği halde feryat figan etmemesi epey tuhaftı. Görünen o ki ölümün ağırlığı, kendini en çok bu sessiz kabullenişte gösterirdi.
Sayfa 292Kitabı okudu
Reklam
Kemik kırığı mı daha çok acı verir, onur kırığı mı? Cevap: kaçıncı kez kırıldığına bağlı. Kemik kırığı ile duyulan acı birbiriyle doğru orantılıdır. Kırığın şiddeti arttıkça acının şiddeti de artar. Onur kırığı ile duyulan acı ise ters orantılıdır. Darbe sayısı arttıkça hissedilen acı azalır, hassasiyet tabakası kalınlaşır. Onur dumur olur.
….sonunda birisi ona başarının sırrını sordu. “Asla savaştığım adamı yenmeye çalışmam. Onun güvenini yenmeye çalışırım. Şüphenin bulaştığı zihin zafere odaklanamaz. İki adam eşittir-gerçek eşit- ama ancak eşit güvenleri olursa.”
Sayfa 418Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Değersiz insanların arkadaşlığının kötü bir etkisi vardır. Çünkü dengesiz oldukları için değersiz uğraşların peşinde koşarlar ve gerçekten de birbirlerine kötü etkide bulunurlar. Lakin değerli bir insanın dostluğu iyidir ve birlikteliklerinden ötürü iyilik içinde büyürler. Hatta arkadaşlıklarıyla daha iyi birer insan bile olurlar ve birbirlerini geliştirirler; birbirlerinde hayran oldukları özellikleri kendilerine katarlar.
Tanıştığı herkesin sırtını sıvazlayan ve kalabalık bir dost çevresi olan kişi aslında hiç arkadaşı olmayan biri gibi varsayılır.
Reklam
Zekice konuşmalar ya da buluşlar ancak zeki bir topluluk önünde uygun düşer, sıradan bir topluluk önünde bunlar doğrudan nefret uyandırır; çünkü burada hoşa gitmek için insanın sığ ve dar kafalı olması kesinlikle gereklidir. O nedenle, bu tür bir toplulukta başkalarına benzemek için yüklüce bir kendini yadsımayla kendimizin dörtte üçünden vazgeçmek zorunda kalırız. Tabii buna karşılık başkalarını kazanmış oluruz; ama kişi ne denli çok özdeğere sahip ise, burada kazancın kaybı karşılamadığına ve alışverişin zarara dönüştüğüne o denli sık tanık olacaktır.
Hiç kimse kendinden ilerisini göremez. Bununla şunu kastediyorum. Her kişi başkasında ancak bizzat kendinin de olduğu kadarını görür; başkasını kendi öz zekasına göre kavrar, anlar çünkü. Kişinin zekası en düşük türden olduğunda, bütün zihinsel yetiler, en üstün olanları bile onun üzerine etkisiz kalacak ve o bu yetilerin sahibinde onun bireyselliğinde en aşağı olandan, yani onun tüm zayıf yanlarından, mizaç ve karakter kusurlarından başka bir şey algılamayacaktır. Aynı insanın üstün yetenekleri ise mevcut değildir o kişi için, tıpkı rengin kör için mevcut olmadığı gibi. Çünkü zihinden yoksun olana bütün zihinler görünmezdir. Her değer biçme de, değerlendirilenin değeri ile değerlendirenin bilgi çarpımından çıkan sonuçtur.
Sayfa 105Kitabı okudu
İnsanların Kader olarak adlandırdıkları şey, genellikle kendi aptalca ve budala tutumlarından başka bir şey değildir.
Kitap okumak, tüm dünyayı avucunun içinde tutmaktır. O dünya sana özeldir; başka iki okuyucu aynı dünyaya asla malik olamaz.
Reklam
Kötülük bir hiçten öte bir şey değil, iyiliğin gururunu taşıyalım, her şeyden önce de umudumuzu yitirmeyelim. Anne, kız kardeş, kız ya da eş olmayan kadını hor görmeyelim. Saygıyı aileye, hoşgörüyü bencilliğe indirgemeyelim. Bir tek günahkarın pişmanlığı gökyüzüne hiçbir zaman günah işlememiş yüz dürüst kişiden daha çok sevinç verdiğine göre, gökyüzünü sevindirmeye çalışalım. Fazlasıyla alabiliriz bunun karşılığını.
Kişilik çok gizemli bir şey. İnsan hakkında yaptıklarına göre karar vermek zor. Yasaya uyduğu halde beş para etmeyebilir insan. Yasalara karşı geldiği halde iyi biri olabilir. Hiçbir kötülük yapmadığı halde özünde kötü olabilir.
Çok zaman, daha doğrusu her zaman kendime acımışımdır. Hem de, başka birisine acırmışım gibi kendime acırım. Sanki iki kişi olurum, biri bence olmam gereken, ama bir türlü olamadığım, öbürü de olmak istemezken olduğum şimdiki insan... O olmayı özlediğim, olmam gerektiğine inandığım insan olarak, bu olduğum insana hep acırım.
Hayat güller serpilmiş bir yol değildir. Bir savaştır; savaşmalıyız.
Dünyada iki tür insan vardır; yaşayanlar ve yaşayanları seyredip eleştirenler... Seyretmek ölümü, katılmak ise yaşamı simgeler.