Bu dünyada aşkı gögüs kafesinden taşan bir yazardı Ahmed Arif. Bize onun aşk kırıntıları bile fazla gelirdi. Ahh Leyla senin sayende ne şiirler okuyoruz ama. Ne şanslısın bir bilsen, ki biliyorsundur. Belki de Leyla dışında kimse okumayacak diye içinin en derininden, küfürlerin de olduğu o saf duyguların merkezinden mürekkebini alıyor yazar. Ve yazıyor dosta düşmana karşı. İlktir dost elinin hançersizliği diyor yazar. 'Suskun'un son mısrasında. Özellikle 'Suskun' koydum incelememin de adını. Çünkü 'Suskun' Mehmet ve Leyla çiftine düğün hediyesiydi büyük ustanın. Leylasına en değerlisini yani şiirini hediye ediyordu. Yüreğinden bir parçayı. "Ve ben şairim yürek işçiyim yani"
Bir mektubunun sonunda Mehmete(leyla'nın kocasına) sevgilerle diye sonlandırıyor şair. Ne kadar da çağ dışı değil mi? Çünkü bizim çağımızda yok böyle incelikler. Her gün kadın cinayetleri ile uyandığımız sabahlar. Güvensizliği, namussuzluğu, ve ihaneti normalleştirmiş bir nesil. Cinsel ilişkiler üzerine kurulu iğrenç ilişkiler ve dahası... İşte tüm bunlara onyıllar önceden bir tokat sallıyor Ahmet Arif öyle yazıp çizerekten de değil ruhunun en derinlerinde hissederek.
Kitap bu aşk denizinin içinde yalnız kalmış bir şair Ahmet Arif bile olsanız feleğin çarkına o çomağı sokmazsınız diyor bir diğer taraftan ise nerede ve hangi şartlar altında olursa olsun yıllarca bir aşkı yüreğinizin en derinlerinde yıllarca saklayabilirsiniz diyor. Hem umut kırıcı hem de umut verici. İyi okumalar yüreğinde menfaatsiz bir sevgi barındıran herkese.