Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.2
OkurYazar
OkurYazar
@__OkurYazar
"Pek çok şeyin bambaşka olmasını isterdim."
Franz Kafka
Defneler Kesildi
İç monolog tekniğinin mucidi Edouard Dujardin'in eseri olan kitap, üniversite öğrencisi Daniel'in Lea'ya olan umutsuz aşkını anlatıyor. 1800'lü yılların Parisi ve o dönemin aşka bakış açısı konu edilmiş. İç monolog tekniğiyle yazılmış olan eserde Daniel'in gerçek aşk üzerine kafa patlattığı düşünceler kitapta ki iyi kısımlardı. Okurken fazlaca yapılan tekrarlar bana biraz yorucu geldi ama başlamışken bitireyim dedim. Kafka Okur özel sayısında hediye edildiği için bu kitapla tanışmış oldum.
Kitaptan son iki alıntıyla bitireyim;
° "Herkesin sevdiğini söylediği bir kadının bir tane bile seveni yoktur aslında."
° "Asıl sevilmek istediği takdirde sevilmeyecek tek bir kadın yoktur!"
Yeraltı Adamı...
Hasta bir adamım ben... Çirkinim. Oldukça da kindarım. Sanırım karaciğerimden hastayım. Aslında hastalığım hakkında herhangi bir fikrim yok; hatta doğrusunu söylemek gerekirse tam olarak neremin ağrıdığını bile bilmiyorum...
İşte böyle yeraltı adamı; neyi olduğunu bilmediğini söylerken bile, cümlelerin temelinde farkındalığı yüksek bir bilinç var. Kitabı okuduktan sonra, her şeyi derinlemesine anlayan ve tahlil eden, kendi dünyasında kendi iç savaşını veren biri olduğunu anlayacaksız.
Kitap iki bölümden oluşuyor. Birinci bölümde yeraltı adamımız kendiyle hesaplaşıyor ve aynı zamanda insanı, onun iç dünyasını, gerçekliğini, varlığını sorguluyor, sorgulatıyor... Yaratıcı monologlarla birlikte; siz bir sorunun cevabını düşünürken, cevap bir sonra ki sorunun içinde yerini buluyor. İkinci bölümde ise ilk bölümde yaptığı insanoğlu felsefesini pekiştirecek bir hikayeye yer veriyor. Tutarsızlığın, gururun, merhametin, acımasızlığın bir karmaşası olan bu hikaye, derin ve düşündürücü bir şekilde bitiyor. Ama hikaye aynı zamanda ilk bölümü daha iyi analiz edebilmemiz için de yazılmış sanki. Çünkü ikinci bölümde çocukluğuna, okul yıllarına, yaşadığı yoksulluğa, dışlanmışlığa, ötekileştirilmeye değinilmiş. Bu durumun asosyal bir genç ve sonunda kendi dünyasına çekilmiş bir yeraltı adamı yaratmış olması ise çok olağan.
Bir kere okuduktan sonra kitaplığın bir köşesine bırakılacak bir kitap değil bence.
Her okunduğunda daha iyi anlaşılacak ve daha iyi analiz edilecek bir kitap Yeraltından Notlar.
Kitapçı Mendel
İnanılmaz bir hafızaya sahip olan ve bildiği bütün kitapların envanterini tutan bir sahaftır Kitapçı Mendel. Onun tek uğraşı kitaplardır ve dünyada olup biten her şeyden habersiz, içine kapanık bir hayat sürer. O sıralar başlayan Birinci Dünya Savaşından da habersizdir. Aksayan abonelikleri için diğer ülkelere mektuplar gönderir Mendel. İşte bu durum yaşanan savaş nedeniyle ona ajan damgası vurmalarına sebep olur ve toplama kampına gönderilir. Toplama kampında geçirdiği iki yıldan sonra artık Mendel eskisi gibi olmayacaktır malasef.
Onun kitaplardan oluşan dünyasında savaşlar yoktur, anlaşmazlıklar da...
Okur Takip Önerileri
Momo
Zamanın kaynağı Hora Usta, geleceği tahmin edebilen kaplumbağa Kassiopeia ve iyi bir dinleyici olan Momo. İnsanlardan zamanlarını çalan duman renkli adamlara karşı mücadele eder ve çalınan zamanları geri almak isterler. Fantastik bir kurgu ve akıcı bir dil.
Kitabın sonunda okuduğum şu cümle aslında yazarın hayal gücünün geleceği ve olacakları tahmin ettiğini gösterir gibi. ''Ben size bütün bunları olup bitmiş gibi anlattım. Oysa gelecekte olacakmış gibi de anlatabilirdim. Benim için ikisi arasında büyük bir ayrım yok.''
°°°
Hiçbir şeye yetişemeyen, zamanın onlara yetmediğinden, işlerini bitirememekten şikayetçi olan; çok çalışan, mutsuz, somurtkan, yorgun yetişkinler. Sevinmeyi, hayal kurmayı ve heyecanlanmayı unutan, modern depolara sıkışmış zamansız ve mutsuz çocuklar. Peki nereye gidiyor zamanımız. Kimler çalıyor en kıymetli olan bizden. Ya da kimlere, nerelere veriyoruz zamanımızı hiç farkında olmadan. İşte Momo tam olarak bizleri bu açıdan düşündürüyor. Fantastik ama bir o kadar gerçekçi. Çünkü günümüzde de zamanımızın nereye gittiğini pek de biliyor sayılmayız. Ölümcül Can Sıkıntısı hastalığına yakalanmış gibiyiz. Duman renkli adamlar aramızdalar...
Bir gün bir çocuk karşınıza çıkar ve zaman hırsızlarından bahsederse onu ciddiye alın. İçinizde ki çiçekler solmadan.
İyi okumalar.
Eylemsizlik de bir eylemdir ve hayat mükemmel değildir...
Bazen ne yaparsak yapalım ya da ne yapmazsak yapmayalım, bir yerlerde olumlu ya da olumsuz değişimlere sebep oluruz. Hayat sürekli olumlu akan bir yolculuk değil, zaten olumsuzluğun varlığı da buradan gelmiyor mu?
Virata bilmeden ölümüne sebep olduğu kardeşi Belangur'un cam gibi karanlık gözlerinde hisseder ilk kez ruhunda ki acıyı. O andan sonrasını mükemmel ve günahsız bir hayat arayışıyla geçerir. Ama ne yaparsa yapsın ne insanları ne de kendi ruhunu memnun edemez. Tek başına; eylemsiz ve günahtan uzak yaşadığını sandığı hayatının, hâlâ bir yerlerde başka değişimlere sebep olduğunu anladığı andan sonra doğar şu cümle; eylemsizlik de bir eylemdir...
Bir çok felsefi düşünceye yer vermiş Zweıg 56 sayfalık kitabında. Sayfa sayısı az ama dolu dolu bir kitap. Şimdiye kadar okuduğum Zweıg kitapları arasında en çok beğendiğim kitap oldu.
