Herkes yalnız başına ölecektir, derler. Sanki yaşayışlar paylaşılabilirmiş, paylaşılıyormuş gibi... Bir piyesten mi hatırlıyordu ne:
''-Zaman geçer ve insan harcadığı zamanda yalnız kalır."
I worried a lot. Will the garden grow, will the rivers
flow in the right direction, will the earth turn
as it was taught, and if not how shall
I correct it?
Was I right, was I wrong, will I be forgiven,
can I do better?
Will I ever be able to sing, even the sparrows
can do it and I am, well,
hopeless.
Is my eyesight fading or am I just imagining it,
am I going to get rheumatism,
lockjaw, dementia?
Finally, I saw that worrying had come to nothing.
And gave it up. And took my old body
and went out into the morning,
and sang.
"(...) Öpüşmek başka şeydir yiğidim
Öpüşmeyi düşünmek başka
Sevişmek başka şeydir güzelim
Sevişmeyi düşünmek başka
Sende yaprak -iki gözüm-
Sende yıldız -yürek sızım-
Sende su
Sende bu dört boyutlu kaçma tutkusu
atlıkarıncadan geceleyin
Bakmaktır lunaparka (...)"
-
Ataol Behramoğlu
"(...)
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana"
"Aşk ya vardı, ya yoktu. Varsa ne zamandan beri hesap, kitap, taktik, maktik meselesi olmuştu? İnsan kendini ona, bir Temmuz ikindisi, güneşi binbir parça etmiş sulara dalar gibi koyvermeliydi. Mertçesi, yiğitçesi bu idi işte."