Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
h•
h•
@adjfjf_
500 okur puanı
Haziran 2019 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
128 syf.
10/10 puan verdi
Hiç bir şey anlamadan başladığım romanları neden çok sevdiğimi bir kez daha fark ettim.
Kaçıncı şahısın dilinden dinlediğim Leyla, yanlış bir kurşunun hedefi olmuş bizi de ona ortak etmiş Leylaa.. Bu romanda bir Mecnun yok belki, işte buna hayat diyoruz. Biraz da ne "çok acı var!" Bazen bakmaya dayanamayıp değiştirdiğimiz kanalda, aman bize ne diyip kafamızı çevirip geçtiğimiz yolda, bazen evimizin tam ortasında şahit olduğumuz olaylar silsilesi, işte bu romanın tam da anlatmak istediği şey. Şiddet, acı, merhamet, sevgi, sevgisizlik, yoksulluk ile donanmış karakterler ve onların iç hesaplaşmaları ile bizi o apartmanın önünde seyirci haline getiriyor. Kim bilir bizim de söyleyecek bir çift sözümüz vardır belki Leyla'ya ?
96 syf.
·
Puan vermedi
"..yanan her şeye inat
o vakit kalbi ısınsın isterim her baktığımın" yıllara, insanlara, kalıplaşmış yargılara meydan okuyup gün yüzüne çıkan sözler, satırlar, özenle bir araya getirilmiş harflerle dolu bir kitap. Ketebe Yayınları tarafından çıkarılmış sürükleyici bir şiir kitabı. Evet, sürükleyici. Romanlara has bir özellik bu belki ama kitap sizi aklınızın bir ucundan tutup kalbinizin bilmediğiniz uçlarına kadar götürebiliyor. Yeni bir fosforlu kaleme ihtiyacım olacak gibi çünkü çizmediğim satırı kalmadı. Açıp açıp okunacaklar listesine de eklendi ayrıca. Çokça tavsiye, şaire çokça teşekkür ve devamlılıklar :-)
40 syf.
·
Puan vermedi
İzdiham aracılığı ile bu kitabı okumak istedim. Bu kadar güzel bir kitabı okuyan sayısının az olması ve paylaşılmaması üzücü. Bu nedenle almak isteyip de tereddüt yaşayanlar için kitaptan birkaç alıntı paylaşmak istedim.
Kitabı okuyunca o kadar çok 'işte bu aynı ben!' diyorsunuz ki.. Bir fincan kahvenizi alıp bir nefeste bitirebileceğiniz, altını çokça çizebildiğiniz satırlar bulabileceğiniz bir şiir kitabı. Akıcı ve sıkmayan bir üslup ile yazılmış
Çokça tavsiye, şaire teşekkür, bol okuma inşallah
Okur Takip Önerileri
176 syf.
10/10 puan verdi
İsminin beni kendine çekmesi ile başladığım bu güzel kitap yazarın sevdiği güzel söz gibi: Hayat kısa.Kısadan da kısa" ve bu kitap da kısa kaldı ben de .
İsterdim ki sayfaları iki katı kadar fazla olsaydı. Ama güzel olan şeylerin çabuk bittiğini de biliyorum.
Bitirdiğim her kitap için şunu derim."Okuduğum en güzel,en iyi,en muhteşem kitap!" Ve yine aynı sözleri yineliyorum; okuduğum en güzel,en iyi,en muhteşem kitap..
Yazmanın gayesini yerine getirmiş bir yazar ile sohbet ediyor, onun anılarını, hayata dair düşüncelerini okuyorum. Her sayfasında altını çizdiğim cümleleri mutlaka olan, nadir kitaplardan..
Tavsiyenin de ötesinde.
Bu kitabı kütüphaneden aldım fakat kendi kitabım da olması ve büyük bir keyifle satırlarının altını çizmeyi istediğim için ayrıca sipariş vermeyi planlıyorum.Benim raflarımda mutlaka olmalı. Arasına en sevdiğim sonbahar yapraklarını sıkıştırmalı, açıp açıp tekrar okumalıyım.
"İyiki güzel kitaplar var!!"
240 syf.
9/10 puan verdi
Her sayfasında hayattan izler var. Altını çizdiğim birçok cümlesi, üzüldüğüm birçok hikayesi var. Ali Lidar'ın okuduğum ilk kitabı ve son olmayacak.
Geleyim 'ama' kısmına... Kitapta fazlaca geçen argo kelimeleri okumamak için harcadığım çabayı, anlamak için kullanabilirdim. İçki, Tuborg,sigara kelimelerinin ve bunlardan oluşan içkili hikayelerini saymazsam keyifle okuduğum bir kitap.
Başlayınca 1 günde bile bitirebiliyorsunuz. Neden Beşiktaşlıyım? hikayesi en sevdiğim oldu. Böyle bir hikayem olmasa da Beşiktaşlı olmanın gururu başkadır Ali Hocam, iyiki tişörtünüz siyahtı, iyiki Beşiktaş, iyiki bu kitap
211 syf.
9/10 puan verdi
Bir yolculuk hikayesi ve burada yaşanan talihsizlikler , kahramanların hayatlarından kesitler ..
Beklenmedik bir son ve son'u bize bırakılmış acaba bu da gerçek değil miydi diye sorgulatan bir hikaye..
Okurken hiç sıkılmadım ve kafamda bunun filmi dönüyor gibi hayal ettim.Bu nadiren olur .Gerçekten severek okuduğum güzel bir kitap.
376 syf.
9/10 puan verdi
Bir apartmanın dairesinde başlayan rüyalar zinciri Ziya'nın korku dolu askerlik hatıralarıyla yüzüne çarpan gerçekliği ve Yazıköy'de geçen karmaşık durumların içinde oradan oraya savruluyorsunuz.
Bazen kendinizce haksız durumlara mutlu sonlar, ibretlik hikayeler yazılacak zannederken, beklenmedik olayların içinde buluyorsunuz kendinizi. Böyle olmamalıydı, bir şeyler eksik yazılmış, bu kadar kötülük nasıl dur durak bilmeden yaşanılabilir diye düşünüyorsunuz.
Ve bu sırada Hulki Dedemizin şu sözü yankılanıyor kulaklarımızda: "İnsan, içindeki canavarı öldürürse çöle dönüşür."
İçimizdeki canavara okuyacağımız güzel bir hayat hikayesi, belki de rüyası..
264 syf.
10/10 puan verdi
Dün, bugün ve yarın her şey gibi başlayıp biten bulut mavisi kitap. Başucu değil baş tacı kitap... Seni inceleyecek tecrübeye sahip değilim fakat tüm beğeni butonlarını ve yıldız tablolarını seninle doldurabilirim.
Altını çizdiğim satırlardan en beğendiğim şu oldu:
"Ve biz sorarız, ne zaman bulutlansak
Yapraklarla örtülü bir zamana bakarak
Şimdi neden acı verir eski mutluluğumuz?
Ve bir gün ne yapsak bitecek bir dünyayı
Hangi korkuyla böyle çoğaltıp dururuz?"
Hayatımıza bir dipnot olarak bırakmış olmalı. Okuduğum ikinci kitabı ve her kitabın beni diğer kitabına sürüklediğini fark ediyorum. Herkese tavsiye ediyorum. Hele ki şu güzün son günlerinde ayrı bir keyif içinde..
100 syf.
9/10 puan verdi
Stefan Zweig'ın okuduğum ikinci kitabı. Sıkılmadan severek okudum. Kırklı yaşlarda bir kadının başından geçen bir günün hikayesi. Belki de ömrünün en büyük hayat dersi.
Siz vicdanınızı hoparlöre verirken başkalarınınki uçak modunda olabiliyor. İyilik yapıyorsunuz ama denize atmadan bile boğulabiliyorsunuz. Aklıma Gökhan Özcan'ın şu sözü geldi : "Bir şey sizin için mümkünse bile başkası için imkansızdır." Ne kadar da haklı. Hayatının en büyük doğrusunu yaptığını zanneden bir kadının yıllarca kendine bile anlatamadığı hikayesini belki de ilk ve son kez dinliyoruz.
Ben kendime ait bir ders çıkarabildim. Güvenme/me arasındaki uçurumun dengesini bulanlara keyifli bir 24 saat dilerim.
124 syf.
8/10 puan verdi
Kitap birbirinden bağımsız 17 hikayeden oluşuyor. Gerçi hikayelerin kendisi de birbirinden o kadar bağımsız cümleler ki, kahramanların her birinin aklından şüphe ediyorsunuz.
İlk hikayesi olan Vicdan Sızlar'ı oldukça beğendim. Herkesin farklı bir ana fikir çıkaracağı hikayede ben şöyle düşünüyorum : Babasını savaşta kaybetmiş bir çocuğun savaş algısı ve belki de babasız büyümenin hayatına etkileri diyebilirim.
Cana Kıymık hikayesinde ise yazarın saçma olduğu için bunu paylaşmayacağım dediği şiirini gerçekten görmek isterdim. Bir a harfinin ı ya dönüşünün neleri getirdiğini/götürdüğünü o dizelerde okumak isterdim.
Küle Dön... hikayesi de oldukça ilginç, ilk etapta gizli tutulan şeylerin hikayenin sonunda açığa çıkması, belki de bir hayatın küle dönüşünün seyri gibiydi.
Kitabın son kısımlarında yer alan Yağmacılar hikayesi de zengin-yoksul ayrımının çok yerinde tespitleri olan bir hikayesiydi.
Dünyanın En Orta Yeri hikayesi ise küçük ama çok akıllı bir çocuğun ağzından bir savaşın tasviriydi. Ona korkmamayı öğreten şey aslında hayatının en korkunç anı olmuştu belki de. Gözleri önünde nelere şahitti de içine korkmuştu. Çünkü dışında hiçbir şey kalmamıştı korkacak, sevecek, korunacak, çocukluğunu yaşayacak..
Beğendiğim hikayeleri bu kadar diğerleri de güzel fakat en çok etkilendiklerim bunlar. Herkese en az bir Güray Süngü kitabı okumasını ve tabiki de öncelikle bu kitabını tavsiye ediyorum.
160 syf.
10/10 puan verdi
Üç bölüm olarak verilen kitapta dört hikaye yer alıyor.
İlk hikaye kitabın adından anlaşılacağı üzere Menekşeli Mektup. Bir postacının gönül hikayesinden bahsediliyor ve bunun etrafında gerçekleşen olaylar zinciri samimi bir üslup ile aktarılıyor.
İkinci hikaye bir adamın Hacı olma yolundaki yaşadığı tevafuklar ve bu yolda Allah'a bağlanma ve şükretme hikayesi anlatılıyor. Kendimizi bir anda o mübarek yerlerde buluyoruz, hiç görmemiş olsak da bir an olsun hayal ediyoruz. Umarım bir gün bize de nasip olur.
Üçüncü hikaye oldukça kısa yazılmış beş dakikada okuyabileceğimiz bir hikaye olmuş.
Dördüncü hikaye ise en çok üzüldüğüm hikayesi oldu. Savaş zamanında bir askerin dilinden yazılmış, şehrin zorluklarına karşı kayıplar verip yoluna devam etmenin hikayesi. Esir düşmenin, vatan özleminin hikayesi. Okurken o zamanlarda yaşamanın zorluğunun bugünlere şükür sebebi olduğunu anladım. Hani her 29 Ekim'de, 19 Mayıs'ta, 30 Ağustos'ta kutladığımız, ecdadımıza dua ettiğimiz, teşekkür ettiğimiz bayramları hatırladım.
Kitabı tren bir yolculuğu eşliğinde, manzaraya karşı okuduğumu hayal ederek bitirdim. O keyifte bir kitaptı. Nasıl bitttiğini anlayamadım bile. Ve içimden bir Mustafa Kutlu kitabı daha almak geldi. ️
127 syf.
3/10 puan verdi
Kitabın ilk bölümleri beni kitaba bağlayan kısımlardı. Kahranımızın dilinden kaleme alınması ve bir delinin düşünce yapısı oldukça etkileyici olmuş.
İkinci kısım ise bambaşka geldi. Sıkıldım da diyebilirim. Kitaba ara vermeme neden olsa da kitabı bitirebildim.
Bir Delinin Hatıra Defteri (Burun ve Palto Öyküleriyle)Nikolay Gogol · Ren Kitap · 201755,8bin okunma
160 syf.
7/10 puan verdi
Kitap oldukça sade bir üslup ile konuşma havası içinde yazılmış. Aralara şiir tadında yazılar serpilmiş.
Hayatı bir anda batmakta olan, ailesi ile ilgilenmeyen , sorumsuz, kumar düşkünü olan bir insanın öyküsünü anlatıyor.
Dostluğun ne kadar önemli olduğunu, bazen canından kanından olanların bile senin hayatını altüst edebileceğini öğretiyor.
Bir baba profili var ve evlatlarını kıyaslayarak yaşamış ve sonunda gerçeğin tersi olduğunu anlayıp oğlundan af dilemiş, bunu bir mektup ile anlatıp oğlunun hayatını kazanmasını sağlamış.
Kahramanımızın çöküşünden Rabb'ini bulup ona dönüşünü ve şerdeki hayrı görüşünü okuduğumuz bir kitap.
Gerçek bir yaşam öyküsü. Keyifli okumalar diliyorum.
250 syf.
10/10 puan verdi
Tarihin ve Osmanlı Devletinin gizli sayfalarında yaşamış bir Osmanlı şehzadesinin bu dünyadan gelip gidişini anlatan bir roman.. Taht kavgaları ile yenilgiye uğrayıp vefat eden İsa Çelebi, oğlu Murad'ı ve eşi Bala Hatun'u en yakın dostu Çakır'a emanet eder. Doğuştan bahtsız olan bu şehzade anasız babasız bir yiğit olarak kendini büyütür. Çakır'ın sütanasının emekleri ile genç bir delikanlı olarak yetişir. Meydanda yenemeyeceği er, yiğit bulunmaz. Adı gibi Deli Kurt olan korkusuz, kuvvetli ve zeki biridir. Çakır'ın himayesinde onunla birlikte Osmanlı 'ya birçok hizmetlerde bulunurlar. Savaştan savaşa katılarak omuza çarpışırlar. İzin günlerinde sütanasına gidip orada vakit geçirdiği zamanlardan birinde Yörük efsanesini işitir ve oradaki Gökçen isimli gizemli kızı merak eder. Bulunduğu tepeye çıkar ve orada yaşadığı olayları ömrü boyunca unutmayacaktır artık. Hayatı Gökçen'i düşünmekle geçer. Yaşadığı tüm olaylarda ona kavuşmak, sevgisini hissetmek inancıyla doludur.
Bir kahramanlık ve destansı bir romanın içinde böylesi gizemli bir kurgu ile yazılmış roman tarihin gizli sayfalarından bir rüzgar gibi geçip satırlarda vuku bulmuştur. Kimi zaman coşku ve gururu kimi zaman da aşkı ve dramı göreceğimiz bu romanı hepinize tavsiye ederim.
Ve bir Fatiha da Ankara Savaş'ında Niğbolu' da Varna'da kahramanca savaşıp şehit düşen Osmanlı askerlerimizin nice Çakırlarımızın Evrenlerimizin ruhlarına olsun.
488 syf.
10/10 puan verdi
Çiçek gibi bir kitabı okumaya başladım ve oldukça keyif aldım.
Bazı şiirlerde sıkıldığımı söylemeden geçemem ama o güzel şiirlerin de hakkını yiyemem. Tam düştüğüm anda bir mısra uzatıveriyor elini ve çekip çıkarıyor kendimi bulduğum yerlerden.. (iki noktayı kullanmaya da senin sayende başladım üstad)
En çok sevdiğim ve çoğunuzun da bildiği bir şiiri bırakacağım buraya, belki bir duyan, bir gören, bir anlayan, belki de hiç anlayamayacak olanlara...
Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde,
Şarkılarımda, sözlerimde.
Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.
Sen göreceksin, duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.
Bakacaksın, benzemiyor
Gelen günler geçenlere,
Dalacaksın.
Bir seviyi anlamak
Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın.
Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
Yaşayacağım gözlerimde;
Gözlerimde saklayacağım.
Bir gün, tam anlatmaya..
Bakacaksın,
Gözlerimi kapayacağım..
Anlayacaksın.
299 syf.
10/10 puan verdi
Bu kitap ilk bakışta gözüme o kadar kalın gözüküyordu ki nasıl bitireceğim diye düşünüyordum. Kitabın kapağını dikkatle inceledim ve hikaye ile ilgisinin olduğunu, baş kahramanlarından Jülide'nin çizdiği o tabloya ait olabileceğini düşünüyorum.
Yazarın kitabın her bölümünde farklı şahısların dilinden, düşüncelerinden konuşuyor olması da oldukça hoşuma gitti. Her karakterin ruh halini bilmek hikayeyi içselleştirmeme ve daha anlamlı bulmama yardımcı oldu.
Gelelim işin hikaye kısmına.Olaylar kendini gizemli bir kutu olarak sunuyor biz okurlara. "Neden?" diye kendimize sıkça sorular soruyor ve gelişen olayları dedektif gibi yorumlar halde buluyoruz kendimizi. Bazen suçluyor bazen haklı buluyor bazense üzülüyoruz yaşanan durumlara. İshak ve Jülide'nin sır dolu geçmişleri bir bir aralanırken heyecanla bir sonraki olacak şeyleri düşünmeden edemiyoruz. Hep "Ben olsam ne yapardım?" diye sormaktan alıkoyamıyoruz kendimizi. Romanı dışarıdan okuyan biri gibi değil de sanki içindenmiş gibi hissediyorum.
İshak'ın çocukluk zamanları ve onu yıllar sonra memleketine gitmesine sebep olan olaya derinden etkilenmedim değil. Karısına ve üvey annesine de içten kinlenmedim de değil
Sonunun böyle olmasını düşünemezdim. Belki de kafamdaki farklı sona inanmak istedim diyelim. O son cümle ve Jülide'nin İshak'a verdiği o hediye belki de hayatında alıp alacağı hediyelerin en güzeli olmuştur. Herkese iyi bir son yazmaya niyetli olan yazarımız Tarık Tufan'a bu güzel sürükleyici romanını bizlere sunduğu için çok teşekkür ediyorum, çünkü benim gibi romanlara ve kalın kitaplara korkuyla başlayan okurlara sunulabilecek müthiş bir kitap. 🤗
280 syf.
10/10 puan verdi
İbrahim Tenekeci'nin genel olarak yazdığı her şeyi beğeniyor oluşumu demir-mıknatıs durumuna benzetiyorum. Okuduğumda görüyorum ki, gündemde olanlar değil, gündemimizde olması gerekenler var. Bu kitap ile beraber onun yazdığı üçüncü deneme kitabını da bitirmiş olmanın gururunu, sevincini, heyecanını, üzüntüsünü aynı anda yaşıyorum. Ne var ki her şeyin bir sonu olduğu gibi bu kitabın da bir sonu var. 279 sayfadan ne anladım dersek ona onun cevabıyla cevap vermek istiyorum: "Bu yazı ne anlatıyor diye soranlara, şunu anlatıyor diyemem. Diyorum ki dünya da böyledir. Ne anladın, anlat?"
O kadar çok şey kattı ki sayamayız. İzahı bizde. Ama mutlaka okunması gereken bir kitap. Her sayfanın ardında farklı hususlar, tartışmalar, yazarlardan kesitler bulmak mümkün. Siz de benim gibi tek bir hikaye ile yetinmeyenlerden iseniz hemen okumalısınız derim. Şimdiden iyi okumalar
213 syf.
10/10 puan verdi
Tam anlamıyla "Mavide Kaldım!" diyebilirim.
Her zaman kitapları kapağına bakıp etkilenerek alanlardan ve bir de yazılarını çok sevdiğim yazar ve şairlerin kitaplarını okumaktan oldukça zevk alan bir insanım.
Bu kitabı daha 2 saat önce aldım. Ve ilk defa bir kitabın bittiğine üzüldüm. Kapaktaki o gemiye binmiş, sonsuz mavilikteki denizlere yelken açmış, şiirlerde kaybolmuş gibi hissediyorum. Altını çizdiğim cümleleri belki de hayatımın her evresinde anacağım. Yazarın acilen doktara gitmesi gerekecek, kulaklarını çokça çınlatacağım çünkü🤗
Herkese önereceğim nadir kitaplardan. Akıcı, yalın bizden bir Türkçeyle yazılmış, sözlüğe ihtiyaç duymadan okunacak, ana fikri kişiye özel şiirler cenneti.. Mavisi bol güzel kitap; seni gittiğim her yere götüreceğim ve her taşın altında yazılı olacaksın.. Kitabı kapatmıyorum çünkü o bende hep açık kalacak.
72 syf.
·
Puan vermedi
Kitabı elime aldığımda o kadar ince bir kitap ki anlatamam. Zaten şaşırmaya başlamamın ne ilki ne de sonu oldu bu. İbrahim Tenekeci'nin çoğu kitabı bu şekilde oluyor. Sanırım kitabın içindeki cümleler,kelimeler, harfler o kadar çok dolu ki bu da biz okurlara yetiyor ve artıyor da Rabbim sen olmasan kimin aklına gelirim ben diyerek güzel bir başlangıç yapıyor. Sayfaların arasında kendinden bir parça bulamayan yoktur sanırım. Günlük tutmanın da ötesine geçip sanki edebiyatın tüm türlerini bir şenliğe davet ediyor gibi.
Böyle güzel yazmışken bana incelemek düşmez
Diyecektim, demedim..
