Egemen sınıfın kanısına göre, köylüler ne kadar az şey bilirlerse, onlar için k kadar iyi olurdu. Egemen sınıf arasında yaygın bir söz vardı:"iyi bir köylü, tahılın fiyatını bilmeyendir"
Utançla doğrulacak topraktan filizler, büyüdükçe tükürülecek etimize, kemiğimize. Anlayamayacağız; ey, bu toprakta büyüyenler! Sizleri eken bizlerdik, ne oldu da bizi beğenmezsiniz! Bastıracağız tüm öfke ve kinimizle, kendi kanımıza, kendi toprağımızda büyüyenlere. Ve düşüneceğiz kıt akıllarımızla, direneceğiz silahlar ve bombalarla;
“Gerçekten insan, en iyi dostunun sefil olduğunu görmekten hoşlanır. Dostluğun çoğu da bu sefillik üzerine bina edilir. Bu da tüm akıllı insanların bildiği çok eski bir gerçektir.”
"Boka akıllı bir çocuktu, ama insanların birbirinden farklı olduğunu, bu farklılıkların nedenlerini anlamak için acı çekmemiz gerektiğini henüz öğrenmemişti."
su ana kadar yazdigim en uzun inceleme olan, yarim saatimden fazlasini verdigim incelemem silindi... o yuzden kalan kismini paylaşıyorum biraz bölük pörçük ve anlamsiz gelebilir uzgunum.aglicam.
simdi adam akıllı kitaptan bahsedeyim: kitabin basinda bir senlik edasiyla araya alakasiz seyler katilarak başlanıyor. ilk okudugunuzda anlamayabilirsiniz ama gringore'un(romandaki sair(?)) tiyatro sahnelemesiyle bir seyler yerine oturuyor.
tiyatro sahnelenirken araya baska olaylar da dahil oluyor ve burusuk-kotu yuz yarismasinda asil karakterimiz quasimodo'yu görüyoruz. sonrasinda da karakterleri yavas yavas tanimaya basliyoruz. favori kısmım kesinlikle 8. bolumde gringore'un başına gelenlerdi. gerçekten gülmüştüm.
onun harici Wikipedia 'da kitap hakkında bilgi almak isterken ana karakterin isminin anlamini gördüm. "Çok çirkin bir bebek olduğundan ona Latincede "eksik-tamamlanmamış adam" anlamına gelen Quasimodo ismi verilmiştir." buda boyle bi bilgi olsun.
kitabin anlamlı şeylere degindigini dusunuyorum ve bi o kadarda anlamsiz
1811 yılında Jane Austen'in yayımlanan ilk kitabı akıl ve tutkudur.Yazarın kalemini çok beğeniyorum özellikle eserlerinde güçlü kadınlara yer vermesi beni kendisine hayran bıraktı. Önce kitabı okuyup sonra filmini izledim gerçekten muhteşem bir eser.
Yazar eserde iki kız kardeş üzerine yoğunlaşmış. Babaları vefat eden Elinor ve Marianne 'nin başlarından geçen olayları anlatan bir dönem kitabı. Kitabı okurken yıllar öncesinde olan olayların günümüzde bile halen devam eden etkisini hissettim . Kötü bir yenge ,eşinin ağzına bakıp anne ve kız kardeşlerini zor durumda bırakan bir abi .
Elinor ve Marianne birbirlerinin zıttı iki kardeş. Elinor akıllı, sakin birisidir .Marianne ise tam tersi haylaz,kurnaz birisidir.
Abisininde isteği üzerine iki kız kardeş anneleri ile birlikte çiftlikten ayrılıp başka bir kasabada ev kiralayıp orada yaşamaya başlarlar. Film tadında olan kitap burada başlıyor. Aile değerlerini ve akrabalık ilişkilerini ele alan bu kitabı okurken çok keyif aldım.
Kitabı okurken Elinor ve Marianne'yi evin penceresinden izler gibi hissettim .
Akıl ve TutkuJane Austen · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20196,4bin okunma
... solun fikirde çökmesi bir yana, en büyük zaafı, yazar-çizer takımıyla, savaşan adamları arasındaki kopukluk olmuştur... Mahir Çayan'ın, böyle tatlı su solcuları için çok güzel bir sözü var:
"Siz, marksolog olabilirsiniz ama, marksist olamazsınız!"
Nitekim, marksolog da olmayan böyle bir grup var ki, solculuk adına tek hüneri "fahişelik de bir meslektir!" diye gösteri yapmaktan ve bulduğu bir manyağı gûya din bilgisi içinde dine saldırtmaktan ibaret kaldı... İsterseniz bu manyaktan birkaç misal vereyim:
"Kur'ân'da hiç, ALLAH AKILLI, diye geçmez; demek İslâm'ın tanrısı akılsızdır, bu yüzden de imândan bahsederler!"
Nerden çıktın karşıma böyle Sitare
Efsaneler dökülüyor gülüşlerinde
Kirpiklerin yüreğime batıyor
Telaşlı bir kalabalığın ortasında
Ayaküstü konuşuyoruz
Nedimin nigehban nergisleri gibi
Üstümüzde bütün nazarlar
Çok utanıyorum Sitare
“Kimse ile hiçbir konuda yarış halinde değilim. Kimseden akıllı, kimseden güzel, kimseden iyi olma gibi bir iddiam yok. Kimse için “en” değilim, daha değilim. Bu devasa iddiasızlığın bana verdiği özgürlüğün hastasıyım.”
“Humeyd evladım, sen sen ol, söyleyeceğin sözün duyulmamasını istiyorsan, söyleme! Yapacağın işin görülmemesini istiyorsan, sakın yapma! Kutlu Nebi ‘Sonradan pişman olup özür dileyeceğin sözü baştan söyleme.’ buyururdu. Özür dilemek büyük bir erdemdir, illa özür dileyecek sözü sarf etmemek daha büyük bir erdemdir. Akıllı ile deli arasındaki fark odur ki, biri bildiğini söylemez, diğeri söylediğini bilmez. Sen akıllılardan ol! Bir de, ‘İnsanların elindekine güvenip de işini gücünü bırakma.’ Buyurmuştu Kutlu Nebi, sakın unutma.