Okuduğum en benzersiz öykü kitaplarından biriydi diyebilirim, yazar pek çok öyküsünde alışıldık kalıpların dışına çıkarak daha özgün bir yoldan fikrini paylaşmak istemiş, hatta bazen kendi dilinden bile uzaklaşarak riskler almış. Bu durum her öyküsünü başarılı kılmış mıydı, aslında değil. Bazıları her ne kadar özgün bir tohum ile açılsa da sonrasında eğreti duran, okura derdini pek de anlatamayan, daha çok kendi içinde çatışan hikayelerdi. Dikkatli okumaya çalışırken bile zihnimin hep kitabın dışına kaydığı anlar yaşadım. Bazısından çok tat içeren ama bütünde lezzetsiz bir çorba tadı aldım. Bazısı sahneleriyle inanılmaz rahatsız ediciydi. Ama zaten konforlu alandan çıkan yazarın böyle bir tablo çizmemesi pek olanaklı değil. Önemli olan ekseriyetle hikayelerini beğendirebilmesi ve birkaçıyla dikkatleri üzerine çekebilmesi. Örneğin tiyatro oyununu andıran hikaye epey etkileyiciydi, aklımdan kolay kolay çıkacağını sanmam, "Kadınlar çiçektir," cümlesine farklı bir perspektifle yeniden bakış olanca takdiri hak ediyor.
Dolayısıyla farklı tatlar arayanlara tavsiye ederim.