Anlaşılması sindirilmesi zor kitaplardan biri Bozkırkurdu. Kitap ismi içerik açısından hiç de tahmin edilebilir bir başlık olarak karşımıza çıkmıyor. Daha önce Sidhharta adlı yapıtını okuyup beğendiğim yazarın ikinci eseri olarak okuduğum bu kitap, sayfa sayısı bakımından az ancak yoğun bir eser. Öyle bir çırpıda okunabilir değil. Yine de farklı kurgusu, uzun cümleleri ile özellikle derin kişilik tahlilleri okumayı sevenler için ilgi çekebilecek farklı bir roman - ki bence bir özyaşam öyküsü ayrıca-
Eserin içeriğine bakacak olursak;
Harry Haller, 50’li yaşlarına yaklaşmış hayatını kitaplarla araştırmalarla geçirmiş bir adam. Kendine Bozkırkurdu diyor. Ona göre biri kurt biri insan iki kişiliği var. Kitabın 1. Kısmında, Haller’ın yaşadığı pansiyonun sahibinin yeğeni olan genç bir delikanlının Haller ile ilgili izlenimlerini anlattığını ve Haller’ın el yazması notlarına nasıl ulaştığını okuyoruz. 2. Kısımda Harry Haller yaşadıklarını ve düşlerini anlatıyor. Bu bölümde yine başka bir kişi tarafından anlatılan “Bozkırkurdu Üzerine Bir İnceleme” başlıklı yazıyı okuyoruz.
Harry Haller’ın bu yaşam öyküsü aslında Hermann Hesse’nin özyaşam öyküsü olabilecek nitelikte büyük benzerlikler içeriyor; Aldığı din eğitimi, savaş karşıtlığı, okuduğu ve dinlediği eserler, kadınlar hakkındaki görüşleri, budizm etkileri vb pek çok unsur ortak.
Kısaca; “uçarı bir yaşam” insanı olmaya kalkışan katıksız bir düşün insanının, bu iklemin gelgitleri ile oradan oraya savrulan yalnız bir ruhun, Bozkırkurdu’nun hikayesi.(A.K)