Üzgünüm. Kitap bittiği için değil. İçindekilerin her ne kadar distopik olarak yazılmış olduğu söylense de bir çok yazılanın aslında gerçeği yansıtıyor olmasından dolayı üzgünüm.
Damızlık Kızın Öyküsü çok merak ettiğim bir kitaptı ve sonunda okumuş olmanın rahatlığı var içimde. Okurken bazen daraldığımı hissettim. Sanki biri ya da bir şey boğazımı sıkıyor gibi geldi. Sanırım fazla empati iyi bir şey değil.
Konusuna gelecek olursak. İnsanların sınıflara ayrıldığı bir toplum söz konusu. Fakat bu sınıf zenginlikle değil cinsiyet ile ortaya çıkıyor. Erkekler en üst seviye sınıf yani komutan olarak adlandırılıyorlar. Onları muhafızlar ve gözcüler takip ediyor. Vasıfsız olanlar da alt tabakada yerini alıyor tabi. Kadınlar ise sırayla eşler, Marthalar (dindar ve vaazcı yöneticiler), Damızlıklar (üreme görevinde olanlar), ekokadınlar (fakir eşleri) ve fahişeler. Üremek için eğitilen kadınların başka hiç bir şeye izni yok. İsimleri yok, özgürlükleri yok, iradeleri yok ve düşünmek dahi yasak. Sürekli gözleniyorlar. Bir komutandan başka bir komutana üreme görevine gidiyorlar. Seçme şansları yok. Üstelik komutanların eşleri buna izin veriyorlar ve birlikte yapılan ayinler düzenliyorlar. Yasakları delmeye çalışanlar ise ibreti alem için idam ediliyor ya da koloni denilen bir yere köle olarak kullanılmak amaçlı gönderiliyor. Bu hale nasıl geldi bu toplum sorusuna ise yazar kendi cevap veriyor. Din bir ayfondur diyor.
Son zamanda okuduğum en iyi kitaptı. Kesinlikle tavsiye ediyorum.
Afrikalı Leo yazarın ilk kitabı fakat kesinlikle ilk kitap tadı vermiyor. Yani gayet özenli ve araştırılarak yazılmış. Kitabın kahramanı Endülüs'lü Hasan el-Vezzan. Kendisi 1500'lü yıllarda yaşamış biri. Ailesi ile birlikte Fas'a yerleştikten sonra burada iyi bir eğitim almış olan Hasan önce tüccar olarak hayata atılıyor. Saray ile irtibatı dolayısıyla giderek önemli bir insan olmaya başlıyor. Öyle ki imparatorluklar için elçilik dahi yapıyor. Kitap bir gezginin hayatını anlatmakta aslında. Fas'tan başlayıp Kahire, Roma, İstanbul sarmalında geçen roman zengin tarihi bilgiler de veriyor. Başlarda biraz sıkılsam da ilerleyen sayfalar oldukça akıcıydı. Farklı kültürler, farklı insanlar, farklı mekanlar ve farklı kadınlar. Her gittiği ülkede ayrı bir kadını hayatına alan Hasan bu konuda da oldukça zengin Yadırgadığım bazı şeyler de vardı. Kadınların her zamanki gibi yok sayılmaları. Şeriat kanunlarının geçerli olduğu bir kültür. Üzerine çok birşey söylemek gerekmiyor yani.
Tavsiye üzerine okudum. Sonuç olarak güzel bir kitaptı. Ben de tavsiye ederim.
Afrikalı LeoAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 202214,2bin okunma
İlk 30 safyada kitap beni içine aldı. Hikaye ve kurgu gayet başarılı. Dili yalın ve akıcı. Yazar büyük araştırma yaparak yazıyormuş kitaplarını ve bunu sayfalarda kesinlikle fark ediyorsunuz. Hatta devriye arabasına binip, hapishaneye girdiğini biliyorum incelemeler için. Kesinlikle tavsiye ederim. Kaliteli bir polisiye.
Kitap oldukça akıcı bir dille yazılmış ve bir çırpıda büyük bir heyecanla okuyorsunuz. Karakterler o kadar iyi yazılmış ki onlarla bağ kuruyorsunuz ve ister istemez hem üzülüyor hem sinir krizleri geçiriyorsunuz. Kitabın sonuna geldiğinizde ise delirmemek mümkün değil.
Konusuna gelecek olursak; Dina müziğe ilgisi olan ve ablası ile yaşayan genç bir kızdır. Bir gün Eden Kasabası adında daha önce hiç duymadığı bir yerden e-posta alır. Dina'yı festivale açılışı yapmak için müzisyen olarak davet etmektedirler. Dina ve ablası ve onun sinir bozucu erkek arkadaşı ile buraya gitmeye karar verirler. Kasabaya vardıklarında gizemli bir adam yollarına çıkar. Exael. Kalacakları yere onları götürürken Dina Exaelden gözünü alamaz. Zamanla aralarında gelişen ilişki Dina'nın ve dostlarının başını büyük bir derde sokacaktır. Ne Eden, ne de Exael göründüğü gibi değildir. Melekler Kasabası Eden adı gibi meleklerin şehridir. Peki bu melekler sandığımız gibi iyi yürekli değilse. Amaçları yalnızca onları kasabaya çekmek miydi? Hiç sanmıyorum!
Muhakkak okuyun. Dehşetle tavsiye ediyorum.
ExaelAysun Çelik · Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık(KDY) · 20204 okunma
Sevgili Zeze ben bu satırları yazarken sen çok uzaklarda olacaksın. Hayatına yön vermek ve kendini bulmak istediğini biliyorum. Sen kalbi temiz bir delikanlısın. Hayat sana hep gülsün.
Yazan: Bir Okur
Evet serinin son kitabı da gönlüme kazındı. Zeze artık bir delikanlı ve hayat onu farklı yönlere sürüklüyor. Endişeleri, kaygıları değişiyor.Aşık oluyor. Acı çekiyor. Kısacası hayatın ne demek olduğunu artık biliyor.
İlk kitabın tadı o minik çocuğun sevecenliği giderek yok oluyor maalesef. Zeze'nin sonunu merak ettiği için insan okuyor fakat Şeker Portakalı'nin insanın kalbini yumuş yumuş yaptığı o zevki alamıyorsunuz. Okunmaya değer yinede. Nihayetinde Zeze bizim evladımız. Elimizde büyüdü afacan.
DelifişekJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 202127,3bin okunma