Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Dilruba

Dilruba
@atadilruba
“İstanbul, salla beni tombul kollarında.”
Sabitlenmiş gönderi
Sancılı da olsa…
Garip, ama doğru: Kişiyi kendi yönünde yürütmek isteyen biri, onun kendi yolunu aramaya çıkmasını, kendi yönüne yönelmesini sağlayabiliyor.
Reklam
Ufacık hayatlarını kendi avuçlarının içinde sanıyorlar..
Dünyaya ne kadar fazla güveniyorlar. Şuracıkta duruyorlar, düşmanla aralarında zavallı birkaç pencereden başka bir şey yok. Kapıları kapamakla kendilerine artık hiçbir şey olmaz zannediyorlar. Bilmiyorlar ki, ruhlarda daima bir şeyler olur ve dünya evlerin kapılarında bitmez. Ufacık hayatlarını kendi avuçlarının içinde sanıyorlar.
Sayfa 10 - 09.06.23Kitabı okudu
16 syf.
9/10 puan verdi
Evin İçi
Evin İçiMaurice Maeterlinck
8.1/10 · 11 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Dilruba tekrar paylaştı.
"Gerçekte içinde olup bitenleri bir başkasının anlamasını nasıl sağlar insan? Bacağımı kırsaydım, her şeyi bırakırdı yüzüstü, Ama sevinçten çatlayan yüreğinizse, -eh, biraz can sıkıcıdır bu, bilmiyor musunuz? Kıvanca katlanmaktan daha kolaydır göz yaşlarına katlanmak. Yıkıcıdır kıvanç: rahatsız eder başkalarını. «Ağlarsan yalnız kalırsın»: ne büyük yalan! Ağla, bir milyon timsah bulunur sevinçle ağlayacak. Dünya durmadan ağlıyor. Sırılsıklam olmuş göz yaşından. Gülmek, O da başka. Anlık bir şeydir gülmek, geçer gider. Ama kıvanç, bir çeşit vecd içinde kanamadır, varlığımızın bütün gözle görünmez deliklerinden taşan utanç verici bir çeşit aşırı doygunluktur. Başkalarını sevindiremezsiniz yalnızca sevinçli olmakla. İnsanın kendi içinde üretmesi gerekir sevinci, ya vardır ya da yoktur. Anlaşılıp iletilemeyecek kadar derin bir temele dayanır sevinç. Sevinçli olmak üzgün hayaletlerle dolu bir dünyada deli olmaya benzer."
Reklam
Evrenin bir noktasında durur ve o tuhaf, heykel gülümsemesiyle, delici, kurt bakışlarıyla bizi seyreder ölüm. “Haydi, devam edin, gürültülü küçük oyunlarınıza, istediğiniz kadar çırpının, bağırıp çağırın, sevişin, yaratın, yıkın; istediğiniz kadar beni unutmaya çalışın ama ben buradayım ve bekliyorum,” der.
Sayfa 141Kitabı okudu
İster Çin edebiyatından, ister köpeğin geciken aşılarından söz edelim; ister sert tartışmalara girip birbirimize oklar, mızraklar yağdıralım; ister dünyaya, düzene, kötülüğe ve bizi canı çektiği an bir fiskeyle un ufak edecek hayata karşı işbirliğine girelim, ruhlarımızın etle tırnak kadar ayrılmaz olduğunu bilirdim. Birbirimizi en gizli köşesine dek tanırdık, gözlerimiz diğerinin karanlığına çoktan alışmıştı. Üsküdar’ın eski, dar yokuşlarını, tarihi camilerini hep onunla keşfetmiştim.
Sayfa 133Kitabı okudu
Geçmişe duyulan özlemden söz etmiyorum; geçmiş bugünden daha mutlu değildi, olup olmadığını hiç sormadım kendime. Zamanın durdurulamayan akışından, sürekli "bu an" ın geçmiş oluşundan duyduğum o iç sızısını anlatıyorum. Sanki büyük bir ırmak boyunca gidiyorum; hiçbir yerde durmama ve kıyıya çıkmama, hiçbir şeye ikinci kez bakmama izin yok.
Sayfa 104Kitabı okudu
Gereksinim duyuyorum izlere, bir zamanlar acı çektiğimi hatırlatmaları için bile olsa gereksinim duyuyorum onlara. Zamanın geçip gitmesine, elimde hiçbir şey bırakmadan akmasına dayanamıyorum çünkü. Oysa her iz doğduğu anda ayrılıp başkalaşıyor onu yaratandan, gerçekdışı oluyor. Her şey zamanla sahteleşiyor, yok oluyor, yenileniyor.
Sayfa 104Kitabı okudu
“Ben’in korkusuzluk köprülerinden geçmeden biz’e varılmaz” der Gülten Akın.
Reklam
“Biz seninle birbirimize inanarak uzak yaşadık bir adanın denizden ayrı kalması neyse sürgünde şifa olacak sözcükler yetiştirdik ve birbirimize sakladık” Haydar Ergülen
Dünyayı ve insanı önce kendi bilgimizle öğreniriz, sonra başka hayatların bilgisiyle yeniden öğreniriz. Ne diyordu Salman Rüşdi: İnsan bir ülkeden ne kadar büyük bir kararlılıkla kaçarsa kaçsın yanına bir el çantası almadan edemez.
“Ey oğlum, şunun için öğrenme ki, onunla bilginlere köçeklenesin, ya da onunla bilgisizleri hor göresin, ya da toplantılarda kendini övüp ikiyüzlülük yapasın.” Lokman Hekim
Birisinin parmaklarının ucundan saygıyla öpseniz, avuçlarının içinde bir soluk alsanız, gamzelerinde boğulsanız, güzellik hepimizi dünya yüzüne çıkaracak. Ayrılık bile güzelleşecek. Arada bir gökyüzüne dokunsanız, toprağı sevseniz, köpekleri kucaklasanız, yıldızları yatağınıza doldursanız, otları öpseniz, çocuklarla konuşsanız, geceyi dinleseniz, fotoğraflarınızı güneşe serseniz… Ama siz hüznü sevmiyordunuz değil mi? Nasıl yapacaksınız bunları…
554 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.