Suç ve Ceza’yı sadeleştirilmiş şekliyle lisede okumuştum. O dönemde de Raskolnikov’un iç dünyasında yaşadığı gelgitler fazlasıyla etkilemişti beni. Bayadır tam halini okumak istiyordum tatilde hızlıca bitirdim.
Hakkında çok şey söylemeye gerek yok, sayısız incelemesi vardır zaten.
Kitapta beni özellikle etkileyen Roskolnikov’un kendine yabancılaşması, kendini asla sevilmeye layık görmemesi, hatta onu sevenlerin neden sevdiğine anlam veremeyip onlara içten büyük bir kızgınlık duyması, bu öfkeyi bir şekilde dışarıya yansıtması. Nihayette de kendini ve diğer insanları bağışlaması, hatasını kabul etmesi de sevdiğini ve sevilmeye bir şekilde layık olduğunu kabul etmesiyle oluyor zaten. Bu kabul edişle birlikte “yeni bir öykü başlıyor: bir insanın yavaş yavaş yenilenmesinin, yeni bir hayat bulmasının, bir dünyadan başka bir dünyaya geçmesinin, hiç bilmediği yepyeni bir gerçekle tanışmasının öyküsü”.
İnsan kitabı bitirince uzun uzun üzerine konuşmak, düşünmek, söylemek istiyor. Klasikler boş yere klasik olmuyor.