Bunun üzerine Zeus ve diğer tanrılar düşünüp taşındılar ne yapmaları gerektiğini, ama bir çıkar yol bulamadılar. Çünkü yıldırımlar saçarak soylarını kuruttukları devler gibi yok edemezlerdi onları - bu durumda insanların kendilerine sunduğu sunular ve adaklar da ortadan kalkardı- izin veremezlerdi ya da ölçüsüz davranmalarına. Zeus güç bela aklını başına toplayıp konuştu ve dedi ki: Bir çözüm yolu buldum galiba; böylece insanlar hem yaşamaya devam edebilirler hem de daha güçsüz olacakları için vazgeçebilirler ölçüsüzlüklerinden. Şimdi kesip ikiye ayıracağım onları teker teker. dedi. Hem daha güçsüz olacaklar hem de sayıları daha da artacağı için daha yararlı olacaklar bize ve iki ayakları üzerinde dimdik doğrulup yürüyecekler. Eğer hala ölçüsüz davranmayı düşünüyorlarsa, rahat durmak istemiyorlarsa hala, bir defa daha. dedi. Kesip ayıracağım ikiye. O zaman da tek ayakları üzerinde hoplaya zıplaya yürümek zorunda kalacaklar. Bunları der demez kesip ayırdı insanları, tıpkı kurutup saklamak için üvezleri bölenler ya da yumurtaları kıllarla ikiye ayıranlar gibi.
Yeşil şarap olur mu dedim
Ne saçmalıyorsun, dedi
Gözlerin ağlamaktan kıpkırmızı olmuş, dedim.
Gözlerim yeşil, dedi
Yıllandıkça güzelleşir, dedim
Sonra hep sustuk
Sonra şarap bitti
Sonra o gitti.
O anlattığım adam var ya, karısını döverken çırılçıplak soyunur kadını da soyarmış. Neden, biliyor musun? Hemen akla gelebileceği gibi sapıklıktan değil. Kadının feryatlarını duyan kimse içeri girip onu rahat rahat dövmesine engel olmasın diye. Erkekler adımını atamazmış, kadın çıplak diye, kadınlar da erkek çıplak diye giremezmiş. Şu şeytani aklı görüyor musun? Buna rağmen o kadın kocasına hizmette kusur etmez, hatta üzümleri bile tek tek kabuklarını soyarak ikram ederdi. Diyorum ya, bu topraklar acayiptir.