"Önceleri pek farkına varılmaz. Günün
birinde insanın canı artık hiçbir şey
yapmak istemez. Hiçbir şeyle
ilgilenmez, kurur gider. Ve bu
isteksizlik geçici değildir. Hatta
giderek artar. Günden güne, haftadan
haftaya daha kötü olur. Kendinden
hoşlanmaz, içi bomboştur, dünyayla bağdaşamaz. Sonraları bu hisler de
kalmaz, hiçbir şey hissetmez olur.
Bütün dünyaya yabancılaşmıştır, kimse
onu ilgilendirmez olmuştur. Ne kızgınlık duyar, ne hayranlık. Ne sevinmesini bilir, ne üzülmesini. Gü lmeyi de, ağlamayı da unutmuştur. Böyle bir insanın içi kaskatı kesilir. Artık hiçbir şeyi, hiç kimseyi
sevemez. Bu durumda, artık hastanın
iyileşmesine olanak yoktur. Dönüş
kalmamıştır. Bomboş, kül rengi bir yüzle, nefretle çevresine bakar, tıpkı
duman adamlar gibi. Onlardan biri
olup çıkmıştır. Hastalığın adına gelince,
buna öldüren can sıkıntısı denir."
"Bakalım bulabilecek misin, çok
merak ediyorum. İyi dinle şimdi bu bilmeceyi:
"Üç kardeşler, otururlar bir evdeHiç
benzemez birbirine üçü de.Sen onları ayırt
edeyim derken,Dönüşürler çabucak
birbirlerine.Birincisi evde yoktur, gelecek. İkincisi çıkmış gitmiş, dönmeyecek.Üçünden en küçüğü evdedir.
O olmazsa her ikisi ne edecek?Bildiğimiz
sadece üçüncüdür.
Çünkü birinci İkinciye dönüşmüştür.Sen
tam onu görüyorum derken,
Bakarsın ki, kardeşi görünmüştür.Söyle şimdi: Üçü tek bir kişi mi?Yoksa iki veya hiçbir kişi mi?Adlarını bana sayabilirsin.
Üç kudretli hükümdarı bilirsin,Bir ülkeye ü
çü birden hükmeder.Ülke ile bütünleşip bir
eder."
Günlük yaşam içinde çok büyük bir sır vardır. Herkesin bunda bir payı bulunur, herkes onu tanır ama pek az kimse buna kafa yorar.
Çok kimse onu olduğu gibi
benimser ve hiç şaşkınlık göstermez. Bu
büyük sır zamandır.
Onu ölçmek için saatler, takvimler
yapılmıştır. Ama bunlar bir şey ifade etmez. Herkes çok iyi bilir ki, bazen
bir saatlik süre insana bir ömür
kadar uzun gelir, bazen de göz açıp kapayıncaya kadar geçer. Zamanın
bu garip kısalığı uzunluğu, o saat
içinde yaşanan olaylara bağlıdır. Çü
nkü zaman, yaşamın kendisidir. Ve
yaşamın yeri yürektir.
Çünkü Beppo'ya göre, dünyadaki bütün terslikler kasıtlı ya da kasıtsız, aceleye getirilerek söylenmiş birtakım yalan
yanlış sözlerden kaynaklanıyordu.
Karanlıkta ışığın parlıyor.
Nereden geliyor, bilmiyorum.
Çok yakındaymış gibi görünüyor, oysa o
kadar uzak ki.
Bilmiyorum, adın ne.
Ne olursan ol;Parla, parla küçük yıldız!