Arkadaşlar sözlerime "Göçtü kervan kaldık dağlar başında" diyerek başlamak istiyorum.
Albert Camus'un Sisifos Söyleni ve belki de Sartre, Knut Hamsun ve Werther'de(Goethe) gördüğümüz "Varoluş Sancıları" burada da ameliyata yatırılmış.
Tedavi edebilmiş mi? Şahsi kanaatimce kararsız kalmış.
Hayatın anlamı, anlamsızlığı konusunda sorgulamalar yapan bir dağcı, dönemin en yüksek dağ olarak çıkılmazlığı ile bilinen bir zirvesine tırmanarak bu yolculukta anlam bulmayı hedefler. Hayatı ile ilgili her konuda kararsız ve tatminsizdir.
Sürekli olarak çeşitli aforizmik metinler okutup kafamızı kurcalamak istemiş yazar.
Ben, bu Avrupa ve Kuzey Avrupa coğrafyasının fazla dertsizlikten bunu bir tasaya döndürmesine ardından da tasasız ve anlamsız hayatın varoluş amacı edindirilmesi ile barışamadım.
Nice Anadolu felsefesi ile uğraşmış biz, burada bir anlam bulamayız. Yani ben bulamadım. Şimdi nice katliamlar, savaşlar, yoksulluklar dururken .... diye başlamayacağım. Fakat, bize hayat anlamsızdır ama siz bunu tutun sevin diyorsa, tutun sevin kısmına belki katılırım, anlamsızlığına ne ideolojik ne de felsefi açıdan katılmam.
Bizim Yunus'u ve Karacaoğlan'ı okumamış biri, olsa olsa bu uzun öyküyü yazardı bence.