Karşınızda bu toprakların yaşayan en büyük yazarı Ayhan Geçgin. Özellikle dil konusunda bu kadar maharetli bir yazar daha okuduğumu hatırlamıyorum. Kenarda hiçbir şey anlatmıyor gibi duran fakat çok fazla şey anlatan bir kitap. Varlığından emin olamadığımız bir şehrin varlığından emin olamadığımız insanları şehir içerisinde volta atıp duruyorlar. Volta atmak diyorum çünkü şehri neden her karışını ezberler gibi turladıklarını da bilmiyoruz. Edebiyatın bir his meselesi olduğunu düşünürüm. Anlatılan hikâye aslında sandığımız kadar önemli değildir. Yazar mahareti şehirde öylece volta atan o kişinin hissini okura geçirebilir. Babam öldü ve ben şehre göçtüm demek eli kalem tutan herhangi birisinin altından kalkabileceği bir şeydir fakat Ayhan Geçgin oturduğu yerden babamı öldürüp bana huzursuzluğunu yaşattı.
Karakter isimleri ile dahi bunu diretiyor size: Hortlak ve İs. Varlığı ve yokluğu kolay ayırt edilemeyen fakat devamlı var olan ve aslında hiç var olmayan iki şey. Şey diyorum çünkü var olduğundan emin olmadığım bir şeye isim vermek epey zor. Yaşarken anlatmakta zorlandığımız, adlandırılamadığımız şeylerin romanı Kenarda. Bir ismi olmadığı için varlığından emin olamadığımız fakat yaşattığı hisle de en çok var olan o duygu hâlinin romanı. İşin güzel yanı bu his bu kitap ile sona ermiyor. Gayriresmi söylemlere göre yazarın bu kitabın ardından çıkan Gençlik Düşü, Son Adım ve Uzun Yürüyüş kitapları bir devam niteliğinde. Ben Kenarda'yı şiddetle size önerirken ikinci kitap Gençlik Düşü'ne başladım bile.
Aramak ve bulmak teması var evet fakat mesaj olarak çok uzak cümleler. Dazai ölüm güzellemesi yapıyor çok açık bir şekilde. Bistamî'de daha felsefi bir bakış var.
Kitabı sitede okuyan ilk okur olmanın haklı gururunu taşıyarak yazıyorum bu incelemeyi. Kitap son zamanlarda okuduğum en iyi kitaptı. Okurken su gibi akması bir yana ilginçliği ile de çok özeldi.
Kitaptaki herkes cidden ölüyor, postmodern bir eleştiri. Aynı zamanda kitap postmodernizme de bir eleştiri barındırıyor.
Kitaptaki karakterler durumun farkındalar ve yazarla pazarlık çabaları, yazarı yönlendirme ve yazardan istek içinde bulunmaları da güzel detaydı.
Kitap ayrıca ilk sayfasında beni kazandı diyebilirim. Proust'a dair bir söylemi çok hoşuma gitmişti. Kitap feminizm, veganlık vb güncel konuların ikiyüzlü yönlerini alaycı bir üslupla da eleştirmiş. Bu da çok beğendiğim bir detaydı.
Ayrıca kitabı şu an okuyan, bana öneren
Emre Yaman'ya teşekkürler diyorum. İyi ki önermiş.
Düş Ülke Sandman serisinin üçüncü kitabı ve on ciltlik maceranın en kısa olanı. 168 sayfadan oluşan bu sayı bağımsız dört Sandman hikayesinin yanısıra bu hikayelerden birisinin senaryo taslağından oluşuyor. Özellikle senaryo taslağının verildiği Alliope hikayesini sevsem de ikinci ciltte kaldığımız yerden nasıl devam edeceğine dair merakımı dördüncü sayıya ötelemem gerektiği için bir nebze de üzüldüm. Art arda okumak istemediğim için araya başka kitaplar alacağım fakat ay bitmeden dördüncü cilde de geçerim diye tahmin ediyorum. Olurda elinize ilk iki ciltten önce bu cilt geçerse tereddüt etmeden okuyabilirsiniz. İlk iki cilde ufak değinmeler olsa da bağımsız bir hikâye kitabı olarak da okunabilir. Bu cildin asıl önemli kısmı ise ilk iki ciltte çokça düşündüğüm bir sorunun cevabını vermesi oldu. Bu soru bir çizgi roman nasıl yazılır sorusu idi. Özellikle yazanın ve çizenin farklı olduğu bir çizgi roman da senaryo üzerinde nasıl ilerlediğine okurken şahit oldum. Benim gibi bunu merak edenler varsa tavsiye ederim.
Her yerde Uçurtma Avcısı, Simyacı, Küçük Prens, Fareler ve İnsanlar ya da Kürk Mantolu Madonna gibi benzer ve popüler kitap önerilerini duymaktan sıkıldınız mı?
O zaman size muhtemelen aralarında duymadıklarınız da bulunan 20 adet kitap önermek istiyorum.
TÜRLERİNE GÖRE ÖNERDİĞİM KİTAPLAR:
1- Cinsellik /