Kendimi, bu kitabı Sabahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna'sından hemen sonra okuduğum için hep şanslı görürüm. Bu sayede iki kitabı daha net bir şekilde karşılaştırabildiğimi düşünürüm. Okuyanlar umarım bana hak vereceklerdir ki Kürk Mantolu Madonna'da anlatılan aşk yer yer ütopikleşir. Erişilmesi ve yaşanması zor hâle gelir. Aylak Adam'daysa hikâye bana olabildiğince gerçeğe yakın gelmiştir. Yusuf Atılgan, olayı kafasında baştan beri o kadar iyi kurmuştur ki, ana karakter C.'nin kitap boyuncaki rahatlığını ta en başta aileden zengin oluşuna vermemizi istemiştir. En azından ben yazarın bu mesajı vermek istediğini düşündüm okuyuşum esnasında. Normal bir hayat süren sıradan bir insan asla C. gibi davranamazdı benim nezdimde. Ve davransaydı belki de kitabı bitirmeden bir köşeye atardım. Fakat C., kitap boyunca zaman zaman zengin züppeliğine kaçan tavrını çok iyi koruyor. Mesele aşk olunca gerçeklikten kopmadan durumu anlatabilecek çok az kitap vardır. Çünkü mevzuyu yazması ayrı zor, hisleri uçlara kaçmadan ve gerçekten kopmadan aktarabilmek daha ayrı zordur. Yusuf Atılgan bence, sonradan Türk edebiyatının da mihenk taşlarından olan bu kitabında, bunu çok iyi başarıyor. Soranlara hâlâ bu kitabı "okuduğum en gerçekçi aşk kitaplarından biri" olarak tanımlar ve tavsiye ederim. Ve mümkünse siz de Kürk Mantolu Madonna'yı ve Aylak Adam'ı arayı soğutmadan okuyunuz ki, edebiyatımızın en değerli kitaplarından olan bu iki kitabı işleyişleri açısından karşılaştırma imkânını kendiniz de elde ediniz. Ben, yukarda belirttiğim gibi, tesadüfen bu dediğimi yaptım ve bir okur olarak bu yaptığımdan da çok büyük keyif aldım.